..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > İstanbul > Yudum ŞAŞMAZ




1 Aralık 2003
Siyah İnci İstanbul'un Boynunda  
Yudum ŞAŞMAZ
Bazı şarkılar vardır sizi hep o beylik ana götüren, her dinlediğinizde...


:BHEF:


Bazı şarkılar vardır sizi hep o beylik ana götüren, her dinlediğinizde... Zaman zaman bilinçaltınıza tecavüz eden kokular gibidirler; dilinizde damağınızda burukluğu kalır... Lyriclerin kaba güç gösterisine ne kadar karşı koyabilir ki, savunma mekanizmalarına bürünmüş zırhlarımız? Şarkıların esaretine girmeye kim ne zaman baş kaldıracak! Bir nevi hayat hikayelerimizdeki sinematografik geçişlerinin film müzikleri değil de, nedir bahsedilen şarkılar?

Bazı grupların birden fazla şarkısına yer verirsiniz bu soundtrack’te... Benim için bunlardan biri, Skunk Anansie. 1996’da ‘Paranoid&Sunburt’ çıktığında, ayağımın altındaki zeminin uzun zamandır olmadığı kadar sağlam sarsıldığını söylemeliyim. Politik meyilli, vahşi ve öfkeli ritimleri teninin siyahı ile boyayan Skin, sesini duyduğum andan itibaren pop şarkıcılarına platonik aşk besleyen genç kızların bilinçsizliğini yarattı naçizane bünyemde!

Strange Days’in film müziğinde seslendirdikleri ‘Selling Jesus’, filme gösterilen ilgi sonucu, ağza çalınan bir parmak bal tadında grubun da çıkış şarkısı ve bir nevi albümün alınması için vesile oldu. ‘Paranoid&Sunburnt’, tüm dünyada 4 milyon sattı ve ‘Weak’ bir çok grup tarafından defalarca cover’landı.

İlk albümün sarhoşluğu sürerken, 1998’de çıkan ‘Stoosh’ üstüne cila oldu. ‘Paranoid&Sunburt’ün yarattığı sersemleten sertlik, yerini biraz daha yumuşak melodilere ve feminen lyriclere bırakmıştı. Bunun ülkemizdeki yansıması olarak geçen sene Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, televizyon için hazırladığı reklam filmlerinde bu albümden ‘Pickin’ On Me’yi kullandı.

Hemen ertesi sene 1999’da çıkan albümlerinin ‘Post Orgasmic Chill’ adını taşıması bir metafordu belki de, oysa bizim gözümüz bunu fark etmeyecek kadar kamaşmıştı. Ne de olsa ilk iki albümle üst üste kazandıkları başarılar beklenmedik bir orgazm etkisi yaratmış ve sonrasında gelen ürperti, grup elemanları üzerinde bundan sonra birbirlerine nasıl davranacaklarını bilmeyen sevgili etkisi bırakmıştı. Skin ise dağılmalarıyla ilgili “Sanırım evlilik gibiydi. Kimyasal kaybolmuştu. Beni tatmin etmeyi kesmişti, ve ne yazık ki artık hiç eğlenceli değildi.” diyor.

Skunk Anansie, dağılmadan önce Björk ile Army of Me, K’Choice ile Not An Addict, Pavorotti ile You’ll Follow Me Down gibi kimi şarkıları da yeniden paketleyip, hediye etti bize.

1995’de İngiltere’nin Kerrang dergisi tarafından En İyi İngiliz Grubu, 1997’de MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde En İyi Rock ve En İyi Canlı Performans grubu seçildiler.1994’de Lenny Kravitz, 1999’da Rammstein ve Soulfly ile turneye çıktılar ama Türkiye’ye gelmek bilmediler!

Charity, Brazen, Hedonism, 100 Ways to be a Good Girl gibi şarkılarda Skin sadece şarkı söylemeyi beceren doğuştan şanslı bir ırkın mensubu olmadığını, sesiyle oynamayı bilen bir ‘diva’ olduğunu bize kanıtladı.‘Evliliğinin’ sona ermesiyle yeni bir maceraya atılan siyah inci, 2 Haziran 2003’de EMI Records’dan çıkan ilk solo albümü ‘Fleshwounds’da, kaybettiğini söylediği kimyayı anlattı bize. “Bütün albüm aşk diye adlandırdığımız akıl hastalığı ile ilgili.” diyor Skin.

Ve 30 Ağustos 2003... Tuborg Rock Festivali bünyesinde, Skin, İstanbul’daydı. Benim içimde yedi senenin iliklerime işleyen özlemi... Biraz da burukluk ister istemez. Kalabalığa karıştığımda karşılaştığım her suratta gördüğüm küskünlük. Oradaydık, ama alınması gereken gönüllerimiz asılıydı havada...

Etrafa şöyle bir baktım. Beş yılı bulan bir aradan sonra, yine alternatif rock bağımlısı insanların içindeydim. Oh be dünya varmış kardeşim! Techno partilerin prototip bebelerinden gına gelmişti. Tabii mutlu bir azınlığın elinde bira kutuları. Onlar da muhtemelen, girişte davetlilere verilen fişlerin marifetiyle elde edilmiştir. Hayır, sen festivali düzenleyen kuruluş olarak kendi ürettiğin bir malı beş katına satıyorsan, yapmaya çalıştığın reklamın ne anlamı kaldı ki... Bir bira beş milyon olur mu? Hal böyleyken, sarhoş olmak için gereken -yaklaşık- kırk milyon lirayı çok az insan bulabilmişti. Gerçi konser alanına girmeden, dışarıda bira satan işportacılardan anlamalıydık, içeride bizi mali bir krizin beklediğini...

Sahneye çıkması gereken saat geldiği halde süren soundcheck, iyice huysuzlandırdı kalabalığı. Hiçbir konserde cesaret edemediğim bir girişkenlikle elde ettiğim en ön sıralardaki yerimi kimselere kaptırmaya niyetim yoktu, hava da inadına sıcak!

Sahneye sıkılan bol keseden duman bir işaretti, oysa hiç birimiz kızılderili değildik. ‘Listen to your self’le başlayan rüya, diğer Fleshwounds şarkılarının arasına rastgele serpiştirilen Hedonism, Weak, Charlie Big Potato unutulmazları ile sürdü. Defalarca bis’e çıkan Skin, ‘Secretly’i de söyleyip “Hadi şimdi evinize gidin!” dediğinde mecburen şöyle bir silkelendik!

Bu arada Venue’de güzel müzik yapılamayacağına dair tezim de ciddi bir darbe yemiş oldu. Tiesto’sundan Marco V’ye, gelmeyen adam kalmadı ama hepsi içler acısı. Ben bir-iki umursamadım, sonra işi bilimselliğe döktüm, mutlaka bir falso bulacağım. Önce elektrik kablolarından kıllandım. Her yerden kablo geçiyor kardeşim, bir diskotek oradan oraya üçlü priz mantığıyla çevrilir mi? Dedim herhalde bunların yaydığı elektrik insanı ters etkiliyor, seyircilerden de sanatçıya yansıyor; böylece iş çıkmaza giriyor. İşin mühendisinden sordum soruşturdum, “O voltajda elektrik bir bok etmez, hissedilmez bile” gibi cevaplar aldım. Sonra baktım, pist bayır aşağı. Eğim sahneye zıt yani. Millet eğlenmek için yokuş yukarı koşmak zorunda bırakılıyor. Harfiyatçı bunları işin ortasında bırakıp gitmiş demek ki...

Otoparkın da beleş olmasının verdiği halay sevinciyle mutlu mesut çıkarken, Skin’in üçüncü bis için sahneye fırladığını gördüm. Madem bu kadar hastasıydın ortamın, neden daha önce gelmedin be hayatım? Türkiye’ye neden böyle inceden, kebapçıya gelinmiş de, bilinmeyen versiyonlara girip yemeği tehlikeye atmamak adına söylenen Lahmacun edasıyla bakılıyor, anlamış değilim.

Mutfaklarında Maarif Takvimi olanlar bilir; her gün için yemek önerileri verilir. Eğer anneniz biraz obsesif ise, ve siz de yemek seçen bir çocuksanız, sürekli birkaç hafta sonrasına kurulur hayalleriniz. Sevdiğiniz yemeğin yazılı olduğu günün gelmesini beklersiniz. Konser gecesi, hayat takvimimizin koşar adım yuvarlandığı bir tarihin iziydi. Sabah ezanı yedi ayrı noktadan başladığında aklıma Charlie Big Potato geldi. Skunk Anansie dağılırken, benzeri bir çok sürprizi de beraberinde götürdü.

İçinizdeki sabah ezanına, Skin berraklığında bir sesin hayat vermesini diliyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


.Eleştiriler & Yorumlar

:: helal olsun!
Gönderen: Zuhal Tanrıöver / Ankara
4 Aralık 2003
Skin'i bu kadar bilimsel, bu kadar güzel seven var mı ya! Fan club of İstanbul oluşturma vakti gelmiş de, geçiyor bile...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İstanbul kümesinde bulunan diğer yazıları...
Creamfıelds
Dumanlı Hayal Kahvesi

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Tam Bir Karnaval;" Eski Açık, Sarı Desene"
Görsel Lynch Kılavuzu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Saat Dokuzu Geçmemeli... [Öykü]


Yudum ŞAŞMAZ kimdir?

bir denek gibiyim, hissediyorum. fakat kendini de bu lanet deneye, böylesine kaptıran var mıdır, merak ediyorum. ne ulaşmam gereken bir beyaz peynir sevdiklerim, ne de bir sarkacın peşinde gözlerim . . bu arada bir çift can sıkıntısı diliyorum; her gün başka bir ihtimalin kıyısında deliriyorum . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yudum ŞAŞMAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.