Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Neden önümüzü görmemize engel olan hayatımızı karartan hırslarımıza kapılıp bizleri oradan oraya sürüklemesine izin veriyoruz? Hırslarımıza kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki bırakın etrafımızdakileri görmeyi kendimizi bile göremeyecek bir hale geliyoruz. Bu da demek oluyor ki hırslarımız bizleri etrafımızdakileri görmeyecek kadar kendi esareti altına alarak yalnızlığın kol gezdiği bomboş bir dünyanın içine bırakmıştır. Dünya malına dünyanın büyük kazançlarına kendimizi kaptırmamızın hiçbir işe yaramayacağının farkındayız aslında fakat bunu anlayarak hareket etmek hiçbir zaman işimize gelmiyor. Körleştirecek kadar bizi içerisine çeken hırslarımızı bir kenara atıp yok etmenin yollarını aramazsak bir bataklık misali içine çekip yutar bizi hırslarımız. Onun için diyorum ki hırsa kapılıp da elimizdeki değerlerden olmayalım, bizi biz yapan o güzel değerlere sahip çıkalım. Bizler bahsetmekte olduğum değerlerimize sahip çıkmazsak gün gelir birileri yemeyenin malını bir yiyen bulunur diyerek bizim sahip çıkıp korumamız gereken değerlerimize el koymak için bir an olsun tereddüt etmezler. Değerli okurlarım kaleme almakta olduğum bu yazımda da hırslarımızın ve hırsa kapılmanın bizleri getirmekte olduğu noktaları ve bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmayı uygun buldum. Kapılmakta olduğumuz hırslarımızın bizleri oradan oraya sürüklemesine izin vermememiz gerektiğine kanaat getirdim. İnsanlar genelde para ve onunla elde edilen büyük güçleri kullanarak kendilerine bir pay çıkarmak istemektedirler. Bu istekleri hiçbir zaman bitmez. Paranın sıcaklığına alıştıkları için yerini soğutmaktan yana olmazlar yani kazandıkça kazanmak isterler. Büyük kazanç yolu olarak da ilk önce kumar oynamaya başlarlar. Belli bir süre kazanırlar fakat bir zaman gelir bu kazançlar kayba dönüşür. Kumarda kaybettikçe hırs gittikçe büyür ve kayıpların da küçük kalmasının mümkünü yoktur. Ellerindeki paralardan, evlerinden, yuvalarından, ailelerinden hatta canlarından bile olurlar bu kumarda kazanma hırsı yüzünden. Başka işler de hırslandırır insanları. Bu büyük hırslar sadece kendisine zarar vermekle kalmaz çevresine de büyük zararlar verir. Örneğin uyuşturucu satıcıları… Onların kendilerine ve çevresindeki insanlara vermekte olduğu zararları saymakla bitiremeyiz. Onlar yüzünden gepegenç evlatlarımız bataklıklara giriyorlar. Kurtarılan kurtarılıyor ama ya kurtarılamayanlar… Onlar ve ailelerinin durumu ne oluyor hiç akıllarına bile getirmiyorlar. Onların düşündüğü sadece para. Çocuklar ölmüş, aileler diri diri mezara girmiş; uyuşturucu baronlarının ve satıcılarının hiç umurlarında olmaz bu bahsettiklerim. Değerli okurlarım gelin gözünü para hırsı bürüyen etrafını umursamayan bu uyuşturucu baronlarına çocuklarımızı yem etmeyelim onların kirli tuzaklarından çocuklarımızı çekip çıkarmanın çabasına girelim. Bizim insanımızda gözlemlemekte olduğum şu olmuştur: Çocukluğumdan bu yana azla yetinmeyi bilmiyor bizim insanlarımız. Azla yetinmek nedir bilmedikleri içinde kumar yüzünden uyuşturucu ve benzeri şeyler yüzünden bir sürü ocak sönüyor söndürülüyor. Büyüklerimizin şu güzel sözü aslında benim kaleme almakta olduğum konuyu anlaşılacak bir şekilde özetlemektedir. Benim anlatmak istediğim her şey bu güzel sözle apaçık ortaya dökülüyor. Aza kanaat etmeyen çoğu hiçbir zaman bulamaz. Demek istediğim gereksiz hırslara kapılarak kendimize büyük kötülükler etmeyelim. Kendimize etmekte olduğumuz bu kötülüklerin ucu bir şekilde sevdiklerimize ve sevenlerimize de dokunuyor. Onun için bizim yapmamız lazım gelen büyük hırsları bir kenara bırakmak ve yüzebildiğimiz denizlere yelken açarak ekmeğimizi oralarda aramak. Bir de kapıldığımız büyük hırsların çevremize vermekte olduğu zararın üzerimizde bıraktığı büyük hasarları aklımızdan her daim çıkarmamak. Uğradığımız zararların üzerimizde bıraktığı hasarların onarılmasının gayreti içerisinde bulunmak. Eğer bu bahsettiklerimi aklımızdan bir an olsun çıkarırsak kapıldığımız büyük hırsların daha da büyüyerek bizleri oradan oraya sürüklemesine izin vermeye devam etmiş oluruz. İnsanlarda bir de makam, mevki edinme hırsı var. Bunun için de dalkavukluğu elden bırakmıyorlar. Yaptıkları dalkavukluklarla da kendilerini küçük düşürmekten başka bir işe yaramadıklarının farkına bile varmıyorlar. Bu konuda daha çok izlemiş olduğum eski Türk filmlerinden örnekler vereceğim. Bir yerlere gelebilmek için genelde para babalarının yahut mafya babalarının gücünden yararlanırdı bahsetmiş olduğum bu dalkavuklar. Haklıyı haksız durumlara düşürebilmek için yukarıda sözü geçen mafya babaları ve zengin para babaları bu dalkavukları kullanırlardı. Onlar da gururlarını hiçe sayarak bu yalanlara alet olurlardı. Köyde yaşanan durumlarda köy ağalarına, şehirde yaşanan olaylarda ise şehir ağaları bu dalkavukların iplerini eline alır; bunların sayesinde istedikleri yerde istedikleri şekilde at oynatırlardı. Günümüzde yok mu bahsetmekte olduğum dalkavukluklar elbette var ama el altından yapıyor yapanlar. Bu örneklerin konumuzla alakası ne diye sorulursa alakası tamda şudur: Gözümüzde büyüttüğümüz mevkileri büyük kazançları elde edebilmek için haklının haksızlıklara uğratılarak suçlu duruma düşürülmesine engel olmamız gerektiğini anlatmak istiyorum. Aynı şekilde nüfuzunu kullanarak haksızlıklar yapanların haksızlıklarının ört bas edilmemesi için cezasının ne ise cezalandırılmasının şart olduğunun görülmesi gerektiğinin farkına varılması lazım geldiği göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer bunlar göz önünde bulundurulmazsa etrafımızı saran dalkavuklardan kurtulamayız. Bu gün karşı tarafı koruyup kollayan dalkavuklar yarın sizin eteğinizi öpmek için sıraya geçerler. Sözünü ettiğim bu olayların yaşanmaması için ne dalkavukluk yapalım ne de dalkavukluk yapanların yanımızda bulunmalarına müsaade edelim. Bunların olmaması için de yürünmesi gereken bir tek yol var büyük hırslara kapılmamak ve her daim azla yetinmeyi bilmek. Büyük hırslara kapılır azla yetinmeyi bilmezsek bizlerin oradan oraya sürüklemesine izin verdiğimiz hırslarımız yüzünden girmiş olduğumuz bataklıklar, içinden çıkılması imkansız bir hal alır. Büyüklerimizin söylemiş olduğu gibi ilk önce aza kanaat etmeyi bilelim, sonra çoğu bulmanın yolunda yürüyelim. Olduğumuz yerde durmayıp büyük oynamaya kalkarsak o zaman bilinmelidir ki bizler kaybetmişizdir. Azimli olmakla hırsı birbirine karıştırmadan yolumuza devam edelim. Güç, kuvvet, makam, mevki sahibi olmak için hırslarımıza yenilmeyelim. Hiç kimseye kendimizi oyuncak etmeyelim. Kıymet bilmeyen insan müsveddelerine kendimizi ezdirmeyelim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |