Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Bizler neden korkularımıza mağlup olmayı yineliyoruz? Korku, hiçbir zaman kazanç kaynağı değildir; insanın yüreğinin erimesi için yanan manasız bir ateştir. İnsanın kalbini bir buz dağı misali eritmenin dışında hiçbir işe yaramaz. Gönüllerin çıkmamacasına girdiği huzursuzluk yoludur. Kalp kapılarımızdan ihaneti, fesatı sokan en büyük düşmandır. Korku , yüreklerin sığınmak ,demirlemek için aradığı bir liman olmamalıdır. Eğer bir gemi misali bu limanda demirlerse demir aldığında ucu bucağı olmayan büyük bir okyanusta yok olur. Cesaret ise mağlup olduğumuz korkularımızın en mert düşmanıdır. Bizler korku denen ateş çemberine girip kendimizi kalplerimizi erimeye bırakırsak bu bittiğimizin en büyük kanıtıdır. Her daim cesur olmalı ,hiçbir zaman korkaklığın arkasına sığınmamalıyız. Korkaklığın kaybettirdiklerini kitaplardan da okuyoruz. Ben okuduğum güzel iki kitaptan örnek vereceğim. Yavuz Bahadıroğlu’nun Buhara Yanıyor ve Elveda Buhara kitaplarından örneklerim. Harzemşah Devleti ve Moğollar arasında yaşanan olaylardan bazı örnekler: Kıpçak hanları can korkusu ile devletin belli şehirlerini Moğol hükümdarı Cengiz Hana teslim etmeleri ve buna karşılık Türkmenlerin cesaretle Moğollara karşı durmadan çarpışmaları. Yani değerli okurlarım ben her zaman şunu savunurum korkak insanlar, korkaklığın arkasına sığınıp mağlup olmaya her daim mahkumdur. Cesaretin de kıramayacağı zincir, aşamayacağı engel yoktur , olmayacaktır. Korkuların içinde kaybolup mağlup olmaktansa cesaretinle anılmak senin mutluluğuna en güzel sebeptir. Bu fani dünyada bir tek korkumuz olmalı , o da Allah korkusu. Bundan gayrısı yüreklerde yer alan manasız bir boşluktur. Bu boşluğa düşmek de insan hayatında yaşanan en büyük kayıptır. Korkuların yok edilmesi için umutsuz yaşamak yerine her zaman hayata umutla bakılmalıdır. Siz değerli okurlarımla ufak tefek bir çok konuyu paylaştım , paylaşmaya da devam edeceğim ,etmekte kararlıyım. Yani gereksiz korkular yüzünden bir mağlubiyete düşmememiz gerektiğini anlatmanın gayreti içinde olacağım. İnşallah bu konuda başarıya ulaşırım. Bizleri esir eden korkuları mağlup edemezsek her zaman önümüze gelenin şamar oğlanı olmaktan geri kalmayız. Bunun için de cesaretli yaşamaktan vazgeçmemeliyiz.Mağlup olursun, ama bir maçta ama bir savaşta .Yalnız korkuların mağlubiyetine uğramamalısın. Savaşta maçta korkmadan mücadele edip mağlup olursan şunlar söylenir: Mücadele etti ama yine de yenildi ama kaçmadı. Ama korkularına yenilip kaçarsan amma da tabansızmış. Bu en ufak şeyi bile kaçma sebebi olarak görüyor diye hiç durmadan konuşulur arkandan. Bunun sona ermesi için korkularından sıyrılmalı ,cesaretini bırakmamak üzere eline almalısın. Korkularınla savaşıp onları içinden söküp çıkarmalısın, kalbinde bir zerresine bile yer vermemelisin. Hayatının her anında cesaretli olmalısın. Büyüklerimiz her zaman şu sözü dillerinden düşürmezler:’ Korkunun ecele faydası yoktur.’Ecel geldiği zaman senin korktuğunu gördüğünde canını almaktan vaz mı geçecek? Hayır vazgeçmeyecek çünkü vaktin saatin dolmuş olacak, korkman hiçbir işe yaramayacaktır. Değerli okurlarım daima kendimizi cesaretlendirmeli ve korkunun yüreklerimize bir zehir olup akmasını engellemeliyiz. Bunu Kemal Sunal’ın Korkusuz Korkak filminde yaptığı gibi değil de yaptığımız iyilikleri ve kötülükleri muhasebe ederek yapmalıyız. Zalimin değil mazlumun yanında olup onlara kol kanat germeliyiz. İhanetin bizim kalplerimizin kapısından bir adım olsun girmesine izin vermemeliyiz. Namerdin heveslerini kursaklarında bırakmalıyız. Korkularımızın arkasına sığınmayıp, içimizden söküp atmaya gayret etmeyi yinelemeliyiz. Dünyada korkulacak hiçbir şeyin olmadığını, yalnızca korkulacak bir tek Allah olduğunu göz ardı etmemeli, başkalarına da göz ardı etmenin yersiz olduğunu anlatmanın çabasına girişmeliyiz. Yersiz korkuların mağlubiyetini yinelemeyip, cesaretimizin yüreğimize sığmadığını göstererek boş bir kuyunun bizleri içine almasına engel olmalıyız. Bu dipsiz kuyuyu bir daha açmamak için yüreğimizdeki cesaretten bir kapak yapıp üzerini örtmeliyiz. Dediğimi yapmazsak yenilgiyi kabul etmiş oluruz. Yüreklerimizde korkunun bir zerresine dahi yer vermeyerek bizi esir etmek isteyen bu duyguyu cesarete çevirmenin yolunda yürümeliyiz ve korkularımızı içimizde hapsederek mağlubiyeti galibiyete çevirmeliyiz. Cesaret, esaret zincirinden yüreklerimizi kurtaran anahtardır. Bundan bir an olsun şüphe duymamalıyız. Yüreklerimizi korkularımızın mağlubiyetlerinden kurtarıp onların son bulması için olabildiğince çabalamalıyız. Aramızda korkaklığın kucağına düşenlerin ihanet edenlerin barınmasını engelleyelim. Kalplerimize ihanet selinin akmasına izin vermeyelim. Çünkü korku insanoğlunu ihanete götüren en kestirme yoldur. Bizler ihanet etmeyelim, ihanet yoluna girenlere yüreğimizde yer vermeyelim. Korkularına mağlup olup kendisine dostlarına ihanet eden bir insan gün gelir vatanına da ihanet eder. Korkaklardan daima uzak kalalım. Kendimizi ve vatanımızı ihanet selinde boğulurken bulmayalım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hüseyin İbiş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |