..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > ömer akşahan




27 Ocak 2003
Sonbahar Soloları  
ömer akşahan
Eski bir demiryolcu çocuğu olarak babamdan, cumhuriyetin zor yıllarında demiryollarının tamir ve bakımında yaşadıkları zorlukları dinlemeyi çok isterdim. Ama bir ailenin ondördüncü çocuğu olmak bana bu ayrıcalığı tanımadı.


:AFHG:
Ömer AKŞAHAN

Bugün izlediğim filmdeki bir sahne, beni bir anda yıllar öncesine alıp götürdü. Çocukluğumu-zun değerli kuruşları arasında bulunan pirinçten yapılmış beş kuruşlarla maalesef gevrek satın alamıyorduk. Hangi arkadaşın fikri olduğunu bilmiyorum, ancak sıkça yaptığımız hile şuydu; demiryolu raylarının üzerine sarı beşlikleri dizip, geçecek treni beklerdik. Uzun katarın ardından bizim beşlikler on kuruş büyüklüğüne erişir ve üzerindeki sembolle rakamlar kaybolurdu. Böylece beşlikleri gevrekçiye on kuruş olarak kabul ettirebiliyorduk.

Eski bir demiryolcu çocuğu olarak babamdan, cumhuriyetin zor yıllarında demiryollarının tamir ve bakımında yaşadıkları zorlukları dinlemeyi çok isterdim. Ama bir ailenin ondördüncü çocuğu olmak bana bu ayrıcalığı tanımadı. Bunu içimde hep bir eksiklik olarak gördüm. Babam bana hep mesafeli davrandı. Bana para kesesini emanet eden babam, ne yazık ki anılarını emanet edemedi. Belki de erken ölümü buna engel oldu. Okuma yazmayı yalnızca maaş bordrosuna imza atmak olarak bilen bir baba, bir gün oğlunun yıllarını yazıya hasredeceğini nereden bilebilirdi. Yatağında rahat uyu Uzun İbram !

Her insanın yaşamında önemli anlar, dönüm noktaları vardır. Onun önemi yaşandığı anın koşullarından kaynaklanır. Örneğin, öğretmen okuluna kaydım için satın almak zorunda olduğum müzik aleti gibi. O gün için en ucuzu mandolindi. Ancak annemde maalesef elli lira
yoktu. Babamın hiçbir sosyal güvence bırakmadan ani ölümü ailemizi perişan etmişti. Okulun bulunduğu kentte hiç tanıdığımız yoktu. Annemin cesareti gene burada işe yaradı. Rahmetli sorup soruşturmuş, bulduğu bir hemşehrisinden, ödünç para almış. Mandolini aldığımdaki sevincimi tahmin edemezsiniz. Ona, geleceğimi açan bir anahtar gibi bakıyordum. Bu günlerimi borçlu olduğum o elli lira benim için bir dönüm noktasıydı . O gün bize bu yardımı yapan insanları bulabilsem, ellerine sarılıp, hayır dualarını almayı çok isterdim.

Altı yıllık yatılı okul yaşamım, doğal olarak üzerimde derin izler bıraktı.Yaşamın acı tatlı yönlerini görmek, tanımak, zorlukların üstesinden gelmeyi öğrenmek hiç de kolay değildi. Öğretmenlerim iyi bir müzik kulağım olduğunu söylerlerdi. Bu nedenle okul korosuna seçilmiştim. Piyano ve keman çalmak rüyalarımı süslüyordu. Okuldaki tek piyano ise müdür beyin kızının hizmetine sunulmuştu! Bugün onları satın alabilecek olsam da, yiten yıllarımı kim bana geri verebilir ki!

Şimdi geriye dönüp baktığımda, klasik bir deyişle, kendimi sararan yapraklara benzetiyorum. Günüm geldiğinde, bir yaprak gibi acısız dalımdan kopup, sonsuz bir boşluğa bırakmayı düşlüyorum. O an kendimi, bilinmez denizlere sürüklenen kirli sarı ya da kızıl rengin en çarpıcı tonundaki bir meşe yaprağı gibi hissedebilirim. Doğum ve ölüm sancıları arasında büyük gelgitler yaşayan insanların, yapraklar gibi yeni bir yaşamı kucaklamak için güçlü rüzgârlarla ırmaklara sürüklenmeyi istemesine bilmem gerek var mı?

Doğum, hep merak ettiğim bir başka konudur ! Bir çocuğun doğumuyla bir yaprağın doğumu arasında nasıl bir fark var, bilmiyorum. Eğer çocuklarımın doğumunda analarının yanında bulunabilseydim, yorum yapma şansım; hatta yaşama daha farklı algılama olanağım bile olurdu. Ancak sisle yaprağın ölümü arasında bir ilişkiden söz edebilirim. Sis -ölümün en güzel yüzü- yaprakların azrailidir. Her sise yakalanışımda sıkıntılarımı paylaşmak için .
bir sonbahar ormanı arasam da bulamam. Bazen sis, yaşamın güzelliklerini bizden esirgeyip, doğayı bir yorgan gibi örttüğünde, altında sere serpe uzanmayı ne kadar da isterdim!

Bilirsiniz, o güzelim nilüferler de hep sonbaharı beklerler, sararıp solmak için. Onları o durumda görmeyi hiç istemem. O an, benim için büyük düş kırıklığı olabilir. İnsanın kendi ölümünü görmesi gibi bir şey bu! ../..

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Çok çok güzel.
Gönderen: Dilara / İstanbul
31 Ocak 2003
Çok güzel.Gerçekten çok etkilendim.Belki inanmayacaksın ama tam üç arkadaşımın da babaları eski demiryolcu.Bu beni çok şaşırttı.Ne şans.Biliyormusun insan heryaşta müzik yapabilir.Yeterki yapmak istesin.Benim çeşitli yaş gruplarından bir sürü öğrencim oldu.Bilhassa kurslarda ve özel ders alanlar arasında.Şu anda yine var ve çok memnunum.Sen daha iyi bilirsin Avrupa\'da kaç yaşında olursa olsun çoğu kimsenin evinde bir hatta birden fazla enstruman mevcut.Hobi olarak.Özel günlerinde biraraya gelerek çelıyorlar.Çok hoş birşey.Bunu bana 1997 yılında bereber konser verdiğim bir alman flütist anlatmıştı.Bizde insanlar bu konuda yeni yeni bilinçlenmeye başladılar.Sevgiler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiir Yolunda...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sonbahar Soloları
Köşe Yazarlığı
Efeler, Yörükler, Türkmenler
Sözlence
Aynı Dili Konuşmak
Okumadığım Her Şey, Bir Şenliktir!
İsimsizler
Kum Tanesi İle Yosun
Velad'la Mariya...
Sokrat Chat Yaparsa...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.