Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Kitap adı: Ankara Yalnızlığı Yazar adı: İhsan Kurt Kapak Baskı: Poyraz Ofset Sayfa Düzeni: Emel Yalçın Baskı: HİRA Grup Matbaacılık Yayınevi: Akçağ Basım Yayım Pazarlama A.Ş. Basım Tarihi: 2018-Ankara Birinci Baskı Kültür Bakanlığı Sertifika No: 11382 Romanın Sayfa Sayısı: 218 ROMANIN ÖZETİ Yalnızlık teması işlenen roman, Ankara-Kızılay Meydanı'nda başlıyor ve birinci tekil şahıs üzerinden konu işleniyor, anlatılıyor. Roman kahramanı Nadir, işten çıkarılmış, bir müddet işsiz kalmış ama iş bulma konusunda umutsuz değildir. Yalnızdır, Güven Park'ta oturuyor; bu parkın yanında meydana gelen patlamanın verdiği dehşeti hatırlıyor, sonra işsizliği aklına geliyor; işsiz kalmasına yanlışlara karşı susmamasının, eleştirmesinin sebep olduğunu düşünüyor. Öyle ki soyadını bile Eleştirmen olarak değiştirecek kadar bu konuda ileri gitmiştir. Parkta çocukluk arkadaşı Tengiz'e rastlıyor. Arkadaşı yurtdışında ona uygun bir iş olduğu haberini veriyor. Nadir'in Ecetan adında bir kız arkadaşı, daha doğrusu sevgilisi vardır ve o bu genç kızın bile beğenmediği, ona yakışmayan davranışlarını eleştirmektedir. Yani iş hayatındaki eleştirel yaklaşımı aşk-sevgi/duygusal hayatında da karşımıza çıkmaktadır. Onun bu davranışı aralarının soğumasına da neden olmaktadır. Ertesi gün Nadir, arkadaşının verdiği adrese iş görüşmesi için gider. Oradan iş başvurusu için verilen formları alıp ayrılırken Ecetan'la karşılaşır. Bu rastlaşma, iki eski sevgilinin tekrar beraber olacakları düşüncesini akla getirse de şimdilik böyle bir durum söz konusu değildir. Gerçi buradan birlikte çıkıp bir kafede konuşurlar ama, birbirlerine söylemek istediklerini anlatamadan görüşmeleri sonlanır. Nadir, eve gelip özgeçmişini yazmaya başlarsa da bir türlü bitiremediğinden kendini dışarı atar. Yolda her gün alış veriş ettiği simitçi çocuğu görür, onunla biraz sohbet eder. Çocuğun hayat hikâyesinden bilhassa “Ben, hep çalışmaya doğmuşum abi...” deyişinden çok etkilenir. (Romanın ilerleyen sayfalarında bu simitçi çocuğun bir trafik kazasında öldüğü haberini alınca adeta yıkılır.) Ankara'nın sokaklarını biraz daha dolaşıp eve döner. ** Bundan sonrası Nadir'in özgeçmişinden özetlenmiştir. O nedenle zaman aralığı biraz geriden başlıyor: Nadir ve ailesi İstanbul'da yaşamaktadır. Nadir'in babası vatansever bir subaydır. Oğlunu da aynı şekilde hem kendine hem de ülkesine yararlı olabilecek bir şekilde yetiştirmeye çalışan bir baba. Ve bu babaya bir gün hainler, kumpas kurar. Hapse atılır, düzmece iftira ve kurmaca belgelerle. Yıllarca suçsuz yere cezaevinde kalır. Baba, bedenen ve ruhen çok yıpranmıştır. Babanın başına gelenler, ailenin çevredeki insanlar tarafından dışlanarak yalnızlaştırılmasına yol açar.bBu Nadir'i çok etkiler ve insan davranışları üzerine uzun uzun düşünmeye başlar. Nadir'in babası Albay rütbeli bir subaydır. Tutukluluğu sırasında rahatsızlanır, hastaneye götürülür. Orada kaza mıdır kasıt mıdır bilinmez, sedyeden düşürülür. Ve aynı günün gecesi ölür. Bu ölüm olayı bile kumpasçılar tarfından istismar edilir, onun intihar ettiği yalanı yayılır. Albay iftira, ihanet ve ölümü gördükten bir yıl sonra suçsuz olduğu kanıtlandığından beraat eder. Bu karardan birkaç gün sonra da Nadir, evlerinde çıkan bir yangında zehirlenen annesini kaybeder. Bu yangın olayından sonra Nadir İstanbul'da bir otele yerleşir. Eski arkadaşı Tengiz, onu burada bulur. Ankara'da bakanlıkta tercüme bürosunda bir iş olduğunu söyler. Birlikte Ankara'ya giderler ve işe kabul edilir. Mamak'ta bir gecekondu kiralayarak buradan işine gidip gelmeye başlar. İlk başta işyerindeki arkadaşları hakkında oluşan olumsuz izlenimleri zamanla kaybolsa da yapacak fazla işinin olmaması canını sıkar ve bir ay böyle geçer. Arkadaşı Tengiz ile birlikte Ankara'da birçok yeri gezer. Sevilla Kitap Kahve'de otururlarken Tengiz, yanlarına gelen Ecetan ile onu tanıştırır. Daha ilk karşılaşmada kızdan çok etkilenir. Nadir, babasına atılan iftirayı sık sık sorgular. Bazılarının ısrarla babasının intihar ettiğini söylemeleri ona çok dokunur. Çünkü o böyle bir acizliği babasına yakıştıramaz. Bu sıkıntılı günlerinde onun tek tesellisi Ecetan'ın hayalidir. Bir yere yazdığı “Yalnızlık, topyekün değerleri kaybetmektir.” sözünü hatırlayıp “Ben yalnız değil, olsa olsa ıssızım.” sonucunu vararak bu günlerini geçirir. Bir gün çok neşeli uyanır. Her şey gözüne güzel görünür. İşyerinde herkese gülerek “Merhaba!” der. Ecetan'la birlikte ortak bir projede çalışmaya başlarlar. Genç kızın varlığı onu yalnızlığından uzaklaştırır. Hep onunla beraber olmak ister. Garip, güzel ve heyecanlı duygular içindedir. Kısacası mutludur. Terör olayları, şehit haberleri sık sık moralini bozarsa da daha üzücü bir haberi sonra alacaktır: Kendisinden yaşça çok büyük olan hatta emekliliği hak ettiği halde çalışmaya devam eden Bahadır Bey onun için çok iyi bir dosttur. İşte bu dostunun subay olan oğlunun şehadet haberi onu bir kez daha derin üzüntülerin içine atar. Bahadır Beyi nasıl teselli edeceğini de bilmemektedir. Daire Başkanı Remzi Tayyar Bey ile hem o hem de diğer çalışanlar, sorun yaşamaktadır. Liyakatsiz, kendine güveni olmayan, bu makama hile ve torpille oturmuş olan Remzi Tayyar Bey hakkında bir soruşturma açıldığı haberini öğrenince hiç şaşırmaz. Nadir'in Ecetan'la ilişkisi her geçen gün değişik duygular yaşamasına neden olur. O nedenle bu güzelliği, mutluluğu kalıcı kılmak için kıza açılmaya karar verir. Ancak bunu bir türlü başaramaz. Ecetan, durumun farkındadır ve o nedenle Nadir'in işini kolaylaştırmak için “Nadir, benimle evlenir misin?” diye sorar. Bu teklif onu hem şaşırtır hem de havalara uçurtur. Artık ilişkileri farklı bir ortamda devam edecektir. Bir müddet sonra; Nadir, Bahadır Bey ve Tengiz ile birlikte Ecetan'ı babasından istemeye gider; ancak kızın babası intihar eden bir subayın oğlu olduğu gerekçesiyle bu evliliğe rıza göstermeyeceğini söyler. Ecetan da babasının sözünden çıkamamaktadır. Bu olay Nadir'in mücadele gücünü yitirmesine neden olur ve işyerinden de istifa edip ayrılır. Özgeçmiş burada biter... Nadir, babasından kalan kitapları okurken yazdığı notları da okur. Bu notlardan onun zehirlendiğini öğrenir. İntihar etmediğini, zehirlendiğini Ecetan'ın babasına söylese de bir şey değişmeyeceği kanaatindedir; çünkü adamın askerlere karşı bir takıntısı olduğunu kızından daha önce öğrenmişti. Ecetan, Tengiz'le Nadir'e bir haber gönderir, görüşmek istemektedir. İkisi Kızılay'daki randevu yerine gidip Ecetan'ı beklemeye başlarlar. Bırakın saatleri dakikalar bile Nadir için geçmek bilmez. Gelecek mi, ne söyleyecek, eski muhabbetlerinin sıcaklığı olacak mı? Soruları zihnini zorlar. Randevu saati hemen hemen geldiğinde şiddetli bir patlama sesi duyarlar. Teröristler tarafından bir otobüsün içinde bomba patlatılmıştır.Çok sayıda hayatını kaybeden ve yaralanan insan vardır. Acaba Ecetan da bu ölen ve yaralananların içinde midir? Patlama nedeniyle o gün buluşma gerçekleşmez. Birkaç gün Ecetan'dan haber de çıkmaz. Bu arada arkadaşı yurtdışındaki işe kabul edildiği müjdesini verir ama bu onu hiç heyecanlandırmaz. Ve bir gün Tengiz ile Bahadır Bey ona acı haberi verirler: O patlamada Ecetan da hayatını kaybetmiştir... Nadir için gurbet yalnızlığına uçmaktan başka çare kalmamıştır. Bunun için Esenboğa havaalanındadır. ** Romanın Fikri Alt Yapısı Ankara Yalnızlığı'nın olay örgüsü, yazarın hayal gücü ile gerçek olaylar üzerine kurulmuş. Okura dürüstlük, ahlâk, vatan sevgisi, vefa, dostluk üzerine mesajlar verilmeye çalışılmış. Kullanılan Uslûp Ankara Yalnızlığı, akıcı diliyle rahat okunabilecek, okuru sıkmayan bir roman. Eser, her tahsil ve statü düzeyindeki insanların anlayabileceği bir dille, konuşulan Türkçe ile yazılmıştır. Romanın Benzerlerinden Ayrılan Özelliği Romanın benzerlerinden en büyük farkı, roman kahramanının özgeçmişinden çıkarılmış olmasıdır. Yakın tarihimizle ilgili bilgiler içermesi de onu diğerlerinden farklı kılmaktadır. Çünkü TSK mensuplarına kurulan kumpaslar, terör olayları ve şehitler daha önce yayımlanmış çok az sayıda romanda vardır. Eser Hakkında İlave Bilgi Nedense eser incelemelerinde (bence) bazı önemli konulara hiç değinilmemektedir. Mesela bunlardan biri eserin dizgi ve baskısı. Ankara Yalnızlığı romanında bu konudaki çalışmayı ben şahsen çok beğendim. Gerekli özen gösterilmiş. Gözü yormayan, düzgün, estetik değere haiz bir dizgi şekli gerçekleştirilmiş. Bölümler arasında boşluklar bırakılmış olması da hoşuma gitti, böylece okura mola hakkı da tanınmış oluyor. Birçok eser incelenmesinde yer almayan diğer bir konu da imlâ hatalarıdır. İmlâ hataları ile dolu bir eseri okumak bazı okurlar için tam bir işkencedir. Bu konuda Ankara Yalnızlığı'nda hemen hemen hiç hataya rastlamadım. Dizgi, baskı elemanlarını ve düzeltmenlerini kutluyorum. ** Eserin incelemesi Ömer Faruk Hüsmüllü tarafından yapılmıştır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |