..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Bayram Kaya




28 Ağustos 2017
Köleci Yasa 15  
Bayram Kaya
Bu nedenle köleci sistem bu referans üzerine biat olan kendi geleneklerini, kutsama oluşla sürdürüp gidecekti. Bu alan tam bir "üzüm üzüme baka baka kararır" özdeyişine dönecekti. Eski iman ahitleri kişiler geleneği içinde imanı müktesebat oluşla anılıp; eylemli kılınıp; süre gelmeğe devam ederler.


:IDJ:
Köleci yasa özünü koruyan bürünmeler içindeki tutumuyla illüzyonlar yapar böylesi bir seyirle, her bir sürece her bir türden miras aktarımı oluyordu. Bu nedenle köle sahipliği içeren bir yasa; avret bölgesi dışında, kölelik işaretlerinin görülebilmesi için köle vücudunun çıplak olmasını öngörüyordu. Sizin bu çıplaklıkta ya da milleti oluş içindeki örtünmeler içinde ilahi bir hikmet aramanız, boş boşunaydı.

Bu yasaya göre baş, alın, baş üzeri, kafa arkası, kulak, ense, kol parmaklar, burun gibi yerler kölelik ya da efendi sahipliği olan damgaları taşıyordu. Köle kişilerin saç uzatıp bu damga yerlerini örtmeleri ya da kapatmaları kati suretle yasaktı. Buraların kapatılması ölümlü ceza gerektiren bir suçtu. Sürecin bitmez tükenmez ayaklanmalar içindeki tartışmaları karşısında üreten sosyal yapı, milletleşti. Milleti sosyal yapılar efendiler arasında değilse de; köleler arasında kölelikte eşitliği vurgulamaya başlamıştı.

Sömürü, köleler arsı eşitlik söylemi altında da sürüp gidecekti. “Hiç efendiyle, efendinin elinin altında olanlar (köleler); bir olur mu? Demekten süreç kendisini alamayacaktı. Köleler arası eşitlik söylemiyle, “vatandaşlar arası eşitlik” söyleminde olduğu gibi kölelerin gururu okşanacaktı. Bu eşitlikçe söylemler bağlamda kölelere kölelik damgası yapılmaktan yavaş yavaş sıyrılacaktı.

Bunun maddi şartları da belirmişti. Bay erki dediğimiz yapının, kutsal ittifakları takım erki olan oligarşi içinde, yeni bir tekelci oluşlara dönüşmüştü. Yazı bulunmuştu. Efendilerin sahiplik beraatları alın yazısı (kölelik işaret damgası olan) kölelerin kaderler bu kez de “yazılı kâğıt” belgelerin izinname kimliklerine dönüşmüştü. Bu yeni dönüşme şekli içinde, alın, kafa, boyun, kulak vs. damga yazısı olan markalara gerek yoktu.

İlk etapta bu köleci damga yazıları (bu türün en akılda kalanı alına vurulan alın yazısı damgalar) tüy, kâkül, sakal, perçem, urba, kippa vs. türünden saçla ve giysilerle kapatılırdı. Yani kölelik damgası olan alın yazısı saklanıp gizlenecek olmakla kim kimin kölesi olduğu hatta köleliği bilinmeyecekti! Ancak elinizdeki izinname kimliğe bakan yetkililer bunu öğrenecekti. Yani milleti yapı içindeki köleler biçimsel de olsa biçimsel eşitliği ortaya koymuşlardı. Bu da bir adımdı.

Şimdiki süreçte, göstermelik olacak “kullar arası eşitlik gereği” kölelik damgasının üzerini örteceklerdi. Damga ve damga yeri; ilk inşadan oluştan bu tarafa kullar arası eşitlik şartının kabulüydü. El’e köle olma onuru taşıyan bir eşitlikti. Kolektif eşitlik El’e kulluk içindeki illüzyon olan aktivite, ajitasyonlarını da edinmişti. Diğer bay (bey) erki olan egemenlikler karşısındaki duyulan baskı ve basınçtan doğan duygu ile bir El’e sığınma eğilimi kişilere; El sahipli korumanın altında olmaya şerefti de bu damgalar!

Üzerleri örtülen damga yerleri sadece köleliği örtmüyordu. Bu şerefi taşıyan damga yeri olmayı da örtüyordu. Bu damga aynı zamanda yalnızlığınız, çaresizliğiniz karşısında sizlerin korunma sığınma güvencede olma işaretinizdi. Bir hatırlayınız lütfen. Habil’i öldüren Kabil’in kaçma, korunma korkuları nedenle saklanması karşısında Yehova ne diyordu; “senin anlına benim kölelik (sahiplik, kulluk) işaretimi vuracağım. Bu nedenle kimse sana ilişemeyecek” diyordu. Bu nedenle alın, boyun, burun, kulak, dudak, ayak vs. bu şeref damgasını taşıyan en gösterişli ziynet (süs, bezeme, değer) yerleriydi.

Bu damga yerleri bu damga işaretler nedenle damgalardan oluşan bir süsleme bezeme yeri oluşla değer atfediyordu. Damga süslemeler sizin gözeteninizin, sizin koruyucunuzun, sizin rızk vereninizin teslimiyet kutsaması yeri de olmakla, kıymetli “ziynet yerleriydi”.

Yani ne pahasına olursa olsun buraların bir gösteriş olması ve bir korunması değer ifade eden yerlerdi. Bu tutum, şerefli oluşla teslimiyeti aynılaştırdı. Gösterişlerle (ziynet süslemeleriyle) panteon içinde buralar kıymetli ve kutsal damga yerleriydi.

Başka başka El ilahlara sığınmanı şerefi olan bu ziynet taşır oluşların anlamı yeni tevhit karşısında tam bir çelişkiydi. Oysa şimdiki tevhidi oluş içinde kişilerin kendi El ilahına göre değer ifade eden ziynet yerlerindeki süsleme damga taşımaları yeni tevhide meydan okuyuştu. Bu tarz geçmişin anı yineleme tutumu içinde olukla süre gelen imanilkler, yeni anlamlar adı altında tepki çekiyordu.

Gelenek olan kutsamaların yeni oluşum içinde tepki çeker oluşu; sürdürüle gelenle, yeni olan karşısında sürdürülemez olanın kavgasıydı. Kısacası yeni tevhit içinde eski ziynet yeri taşımalarının anlam ve şerefi şimdiki durum içinde şimdinin tevhidi olandan başkasına kul, köle olmanın taşınması anlamına geliyordu. Yeni tevhide aykırı olamazdınız.

Böyle olunca eskinin tanımlısı olan şeref ve onuru, şimdi kölelik utanç damgalı ziynet yeriydi. Şimdi bunlar başka başka El ilahlara ait sahiplik süslemeli işaretlerle bezeli olan ziynet damgalarıydı. Ya biati olmamakla ölecektiniz Yahut ta bu ziyneti olan ziynet yerlerinin; saklanmaları, gizlenip örtülmeleri gerekiyordu. Tekel olan tevhit karşısında; eskinin süsü olan ve o süsü taşıyan ziynet, görünmesinler diye örtülüyordu.

Bu kez de eskiden beri örtünen efendiler giyiniş şekli olukla kölelerle giyiniş benzerliğine düşüp, pişti olmuşlardı. Efendiler kölelere göre ayrıcalık ortaya koyabilmek için kölelerin ziynet yerleri olan El damgalı yerleri örtmekle kapalı giyinme zorunluluklarına karşı bu kez de kendileri efendi olmakla örtülecek gizlenecek yerleri olmayan efendiler açık giyinmeye başlamışlardı.

Kısaca milleti inşa içinde birçok farklı anlayışlı gelişmelerden ötürü yeniden birleşen; yeniden ayrışan davranışlar ortaya konuyordu. Söz gelimi 6. Yüz yıl Arap coğrafyasında müşriklerin giysisi ile tevhidi oluşu simgeleyenlerin giyinişleri aynıydı. Tevhidi anlayış giderek eski kölelik damgalı ziynet yerlerinin meydan okuyuşlarını gizlettirdi. Örttürdü.

Yeni olanın kendi tevhit anlayışına göre eski şerefin onurun taşınması olan bu ziynetler (süsleme ve damgalar) şimdi hicap yerleriydi. Yani utancı müşrik ligi taşır olmanın yerleriydi. Yeni tevhidi mana bu örtünmeyle kendisini müşriklerden ayırmaya başladılar. Aykırılık duygusu egemen olmaya başlamakla müşriklerde de tevhidin zıddına ziynet yerini açtılar. Buna göğüs ziynet (işaret) süslemeleri de dahildi.

Damgaları gözlere soka soka eski ahit işaretli ziynet yerini ve ziynetini (süslemelerini) gösteriyorlardı. Bunlar değerli takı değildi. Anlam ifade eden aitlik alameti olan süslemeleriydi. Giyiniş şekliyle, giysi rengiyle, oturdukları bölgeyle, ziynet yerini örtme ya da ziynet yeri kutsaması içinde kimin kim olduğu ve kime bağlı olduklarını dışa vurur oldular. Bu ziyneti damgalar halı ve kilimlerin temel motifleri de olmuştu.

Başın arka kısmındaki ziynet yerine yani kutsal El damgası taşıyan yere ya da kutsal El işareti taşıyan yere; bu anlayışla şimdi kippa takıp, kutsayan İsrail vardır. Baş ya da ayaklar veya kol ve parmaklar; ya da kulak ve burundaki vs. olur yerlerdeki o ziynet yerlerini mest ederler. Eskiyi kutsarlar. Eskiye bağlı oluşun ziyneti kutsamaları; yeni tevhidin içinde kippa takıştı. Kippa takış bir ayin rekâtı, ya da bir ayin bölümü olup çıkmıştı. Yine baştaki o ziynet yerlerine terlik takan ya da çeşitli kutsal işaret izi taşıyan ziynet yerini çeşitli şekilde örtenler, mest edenler, eski yasanın taşıyıcı kutsaması içinde olduklarının farkında bile değildirler.

Başında taşıdığı kölelik damgasını saç ile örtü ile örtme yasağı içinde olunan günler anısının aitlik geleneği olarak şeriatı taşıyanlar; o günlerin anısına oluşla ritüeli olanlar; bugün Kudüs ve Mekke’de neden başları traşlı ya da kolların açık olması gerektiğini, lümpenleri dahil, bir türlü açıklayamazlar.

Kölelik kutsamalı kimliği örten giyinişlerin dışa vurumu, eski ahit koşullarının ve eski koşullanma hipnozlarının ortada kalktığı anlamına değildirler. Ne oldukları, neden oldukları bilinmese dahi din iman kutsallığı ve kutsaması içinde bulunmakla bunlar geçmişin geri bağlanıcısı olan sosyal genetiğin anı oluşmada fosil kayıtları olmakla devam eder giderler. İnsanın kurtulamadığı şey öznel çevrimle olduğu referans kutsaması olan düşüncesiydi. Başlanış yaptığı hareket noktası olan kutsala bağlılıktı.

Kutsamanın geri bağlanım yasası vardı. Sosyal birlikler döneminde ve totem dönem içinde ve ön ittifaklar içinde bir arada olmanın: bir arada kolektif bir davranış içinde oluşun senkronlanması ve yapılacaklarının belli sıraya göre adresle bilinir otorite olup; bunun grup ve kişi yararına dönüşür pusula olmasındaki pekin bilgiyi, kutsamaydı bu.

Bu nedenle köleci sistem bu referans üzerine biat olan kendi geleneklerini, kutsama oluşla sürdürüp gidecekti. Bu alan tam bir "üzüm üzüme baka baka kararır" özdeyişine dönecekti. Eski iman ahitleri kişiler geleneği içinde imanı müktesebat oluşla anılıp; eylemli kılınıp; süre gelmeğe devam ederler.

Bu giysi türünü, bir rengi vs. kölelik belirtisi taşınan süreç içinde; eskiden başın ön kısmında kölelik işaretini taşıyan kişiler şimdi başın üstünde kölelik damgası olmasa bile; nedenini bilmeseler de şimdi o kutsal yerlerin damgalı kısmını mesh ediyor güya başka anlamlarla sıvazlayıp öpüyorlardı.

Eskiden alnında kölelik damgası taşıyan kişiler şimdi alınlarında damga olmasa bile efendinin elini öpüp damga yerine değdirmekle eski yasayı onaylatıyorlardı. Söz ya da eylemle yasa tekrarı, yasa ahdi yapıyorlardı. Ya da kafanın gerisindeki kölelik damga işareti olan yerleri "kippa takarak kutsuyorlardı.

Ya da El'in ayak bastığı yere yine ellerindeki yüzlerindeki burunlarındaki alınlarındaki kölelik damgalı ziynetlerini sürtüp değdirmekle köleci yasa akdini kutsayıp; bu illüzyonist baskı ve basıncın saygılıma kastıyla ruhları kararmış köle nesil silsilesi ortay koyuyorlardı.

İnsanlık bir mülkiyet edinme biçimi içinde var olmanın sınıf savaşı içinde var ola gelişle birçok deneyimler ediniyorlardı. Bu deneyimlerden biride köleliği kaldırma mücadelesiydi. Köleliği kaldırma mücadelesi, kölelik merkezli olmaktan çok; köleliğin çevresinde dolaşan bir mücadele şekli olmakla yine de az çok bir yol alıştı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın felsefe kümesinde bulunan diğer yazıları...
El Bel Baal 2
Tarihsel 2
İrade 1
Tarihsel 1
Anlamak Gerek 71
Kurtuluşun Felsefesi (Açkı 2)
Sosyal İlişki Toplumu Hedeflemez 2
Anlamak Gerek 43
Anlamak Gerek 70
Anlamak Gerek 55

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müruru Zaman 14
Sahiplik İmanı 1
Hatırlama 1
Mal mı, İnsan mı?
Mamon'du Belirme 1
Müruru Zaman 7
Denge ve Dengesizlik Süreçleri 24
Anlamak Gerek 26
Sistem 15
Bağ Enerjisi 1

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aslına Yüz [Şiir]
Vah ki Vah [Şiir]
İsis Dersem Çık Ereşkigal Dersem... [Şiir]
Görmez Şey [Şiir]
Tekil Tikel Tükel [Şiir]
ve Leddâllîn, Amin [Şiir]
Mavi Yare [Şiir]
Mevsimsel [Şiir]
Yıkılışa Direniş Direnişe Yıkılış [Şiir]
Meşrep 3 [Şiir]


Bayram Kaya kimdir?

Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır. Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.