"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Çünkü süreç bu tür boşluk devinmesinin içini bu tür ahlakçı uyarıcı kalıplarla doldurmasına karşı olanaksız gibiydi. Ha keza ön ittifaklı süreçler de bu kabilden üreten emeğin değişilmesi ile kişisel tüketimler arasına ilahi yasaların dışında ahlakçılar, uyarıcılar gibi bir anlayışı mana edecek söylemlere uygun boşluk devinmesi değillerdi. Ahlakçı, uyarıcı kabilinden (türünden-çeşidinden) söylemlerin, ne totem alanda; ne ilahi alanda hiçbir anlamı olmadığı gibi hiçbir karşılıkları da yoktu. Ahlakçılar ve uyarıcılar efendi köle ilişkili dönemin ürünüdürler. Efendi ile köle arasındaki gerilim üzerine anlamını ve karşılığını bulurlar. Efendinin mal sahipliği tamahı ile yoksulluğun nefsi olan eylemlerin arasında tampon bir töreci işlevdir. Ahlakçı ya da uyarıcı söylemleri süreci öznel anlamda yorumlayan halk mantığıdırlar. Kabul edilmiş köleci düzendeki bu gerilimin giderilmesi bağlamında sorunun giderilmesine dair binlerce kafa patlatmalar vardır. Efendi ve köle arasında olan gerilimin şiddetini gerilim kaynağı üzerinde çözmek yerine; sorunu töreci öğütlerle çözmek işi taraflarca kullanılmıştır. Öğütçü anlatımlarda verilen mesajlar üzerinde sınıflar kendi bakış açılarını yansıtmışlardır. Sınıflar mesajdı ifadelerde kendi tutukları yere bağlı oluşla bu öğüt ya da uyarıları uzlaşı olmakla gözetmek her iki sınıfın da işine gelmiştir. Bu konuda yüz binlerce olur öznel emekli enerji sarfları vardır. Bu konularda halk dağarcığı, birikir. Biriken türlü çeşitten bu bilgiler zaman zaman bir bilinç oluşla derli toplu söylenir. Kişilerle kişiler arasında ve ezenle-ezilenler arasında sosyal anlayışça olan bu mantığı ileten; derleyip toplayan, bunları özlü sözler oluşla söyleyenler töreci, tüzelince olanlardı. Yani ahlakçılar ve uyarıcılardı. Bu gelişmeler yalın gelişmeler olmayıp; kendi içinde kendi düzenletimli süreçler de olmakla giderek karmaşan entegrasonlar yapacaktı. Sistemin kendi kırınımı içinde merkezi yönetimi ve imparatorluklar eliyle alemi yöneten bambaşka türdn yansır olan süreçleri ortaya çıkaran uğraşları yansıtan idealler şeklinde ceryan edecektir. Ardınıza baktığınızda biriken dağlardan geri olan başlangıç noktaları görünmeyip; dağları, güncel koşulların içinde ele almakla; yeni yeni yel değirmenleri olur ideal olanlarla kavgalar verilecekti. Bir varsayım oluşuyla evreni ve varoluşu mantıklı deneysel somut durumlarıyla süreç eştirten bigbeng (büyük patlama) postülası; tekil dediğimiz süreci açtı. Bu açılımın ilk anlarındaki süreçler, bir kısım mikro dünyayı, makro dünya yapıp, bigbeng açtığı başlangıçtan bir kısmını büyük süreçler haline getirmişti. Bigbeng öncesi durum, kendisini, makro durumlara geçmesine izin vermeyen bir oluşumdu. Bu nedenle bigbeng denen açılım, bir kısım enerji süreçlerini bu makro olucu düzlemin üzerinde hayat denen bencillikler oluşuyla da düzenlime etmişti. Bencillikti oluşum da, kendisini dıştaki sosyal oluşuma emanetti. Sosyal oluşum totem aşamalı bir evre sonrasında totem meslekleri üzerinden emanetini toplum sal yapı üzerine bina etti. Bencilliği güden düşünce toplumsal yapı üzerinde bilgi, teknoloji, kurumlar, uluslararası ilişkiler vs. olucu girişmeleriyle de bencil olmayan nesnelliğini toplumsal yapılarıyla iyice büyütmüştür. Bigbeng yapıyı angströmler düzeyinde mikro dünya olmakla ve makro düzeyde dünya oluşla açmıştı. Virüsü mikro dünya ile makro dünya arasında bir bencillik oluşla değerlendirebiliriz. Toplum içinde, nesneldi ilişkileriyle makro yapılmış olan bencilliğimiz bu makro yapılar içinde kendi yararlanışına yönelen öznellik; tam bir bencillikti. Yani bir nesneldi yasa olan geri tepkimeli süreçleri biz bugün uzay roketleri üzerinde kullanıyorsak bunu; salt geri tepkimenin gereğine saygı oluşuyla uzay roketini inşa etmiyorduk. Eğer uzayda da, kendisini arayan bencilliğimiz olmasaydı geri tepkimeli nesneli yasa umurumuzda bile değildi. Kendini bilen bencillik, süreci buraya getirmişti. Yani hayat dediğimiz süreç bencillikle büyüyor, kendisi bencillik olmayanlarla gelişiyordu. Totem dönemden beri ön ittifaklar içinde dahi yapının küçük olmasından dolayı sorunlar totem çevrenin "grup gücü" ve ön ittifakla da kült merkezli çevrenin "sentez gücü" oluşuyla bu gelişmede, bencilliğin güdendi katılımları vardı. Bencilliğin güdendi katılımlarını dışta ortaklaşan sosyal oluşlarıyla ortaya konan uygulamalar; totemi karar, ilahi karar olmanın etkisiyle sosyo toplumsa ortamın "yaptıran" meşruiyetleri oluyordular. Bencilliğimiz bizde (kişide) bilen bendi. Böyle olunca bilen ben olan bencillik (eylemli özne) sosyal yapı içinde yaptıran meşruiyetleriyle tüzelini, güçtü. Tüzelin olan güç te dıştaki kişisel bencillikti eğilimlerin sentezinden ortaya çıkan sosyo toplumsa bilinçti. Tüzelindi güç (bilinç) ortaklaşan bencillik olmak zorundaydı. Ortaklaşan bencillik te kişisi bencillik olmak zorundaydı. Bencillik (bilinç bilen ben) bu nedenle tüze ve tüzelin olmuştu. Tüzelin olan da bu nedenle önce ortaklaşan bencillikti, sonra da kişi sel bencillikti. Bencillik tüzelindi güç olmakla; üst akıl, ya da üst bilinçti. Korunan yasa olmakla kendisini geleceğe aktaran kutsallıktı. Bir şey kutsal olacaksa bu temel kutsallığa bir değinim; bu temel kutsallığa bir atıf yapmak zorundadır. Totem'in, İlah'ın, Mamon'un ve giderek bambaşka nedenlerle de Yüce Tanrı'nın; bu noktaya atıflarının olmaları nedenle dokunulmaz olan kutsallıkları vardır. Bu yüzden bencilliğin güdendi olmadığı hiç bir sosyo toplumsa süreçleri başlatamazdınız. Bu nedenle kişilerdi sosyo toplumsa inşanın temeli bencildir. Bilimsel keşif yapılana dek ve hala; bencilliği güdendi duygu tek ölçüydü. Havanın sıcaklığı-soğukluğu; iyi veya kötü olan şeyler de yine size göre olan şeylerin büyüklük küçüklük ölçüsü olmakla; ilkin size göre sizin bencildi bilen ölçünüze göre değer yargısı oldular. Sonra da sizin dışınıza doğru sizin dışınızdaki nedenlerden ötürü (başka kişi sel bencilliklerle sağlama yapmanızdan ötürü) ortaklaşan iletimle farklı olan değer ölçülerini elinize vermiştir. Bencilliğin kişi-kişi karşılanması; sosyo toplumsa yapı içinde karşılanması; hep nesnellik üzerinde öznel düzenletim yasaları oluşuyla önümüze çıkar. Öznel düzenletil olan yasalar da ilkte; ortaklaşma olanın paylaşımıydı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |