Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Planladığım ve bir derste işlemem gereken konuyu, o derste mutlaka işledim. Bana göre hiçbir ders saatinin telâfisi, alternatifi yoktu. Bunun telâfisini yapacağım derste işleyeceğim esas konuyu ne zaman işleyecektim? Bana göre her ders saati hem ilkti, hem son. Hiçbir ders saatinin yedeği yoktu. O derste yapılması gerekenler, mutlaka yapılmalıydı... Konuların yetişmemesi gibi bir sıkıntım olmadı hiçbir zaman. Bunu da şöyle başardım: O zamanlar yirmi dakika olan tenefüslerde, öğrenci zili çaldıktan beş dakika sonra öğretmen zili çalıyordu. O arada beş dakikalık bir zaman vardı. Bu beş dakikanın iki dakikasını kullanabilirdim. Öğrenci zili çaldığı için, çocuklar zaten sınıfta oluyorlardı. Hatta öğretmenin gelmesini beklerken gürültü yapıyorlar, belki de sıkılıyorlardı. Benim gelmemi beklemek için geçirecekleri beş dakikanın iki dakikasında ders yapabilirlerdi. İki dakikanın bana ne kazandıracağını hesapladım. Her derse iki dakika erken girer, iki dakika geç çıkarsam, o derste dört dakika kazanırdım. Günde beş ders saati (daha sonra altı saate çıktı.) olduğuna göre, günde yirmi dakika kazandırıyordu bana. Bu yarım ders saati demekti bir günde. Haftada iki buçuk, ayda oniki ders saatinden fazla yapıyordu. Bu az bir zaman değildi. Toplam olarak ayda iki buçuk işgünün karşılığıydı. Yani , her ay iki buçuk gün fazladan ders yapmış oluyordum. Ayrıca ; öğrenci ödevlerinin kontrolü için ders saatini kullanmadığımı, bunu tenefüslere yayarak, ama öğrencilerin tenefüslerini almadan, kendi başıma yaptığımı düşünecek olursak, bu yöntemle kazandığım zamanla birlikte, her ay yaklaşık dokuz iş günü kazanıyordum. İşte yıllarca bunu uyguladım. Bir dakikanın bile hesabını yaptım. O yıllarda yirmi dakika ve biri de yarım saat olan tenefüsten dört dakika kısmamın, öğrencilere hiç zararı olmuyordu. İki dakika girişte, iki dakika çıkışa. Zaten alışıyorlardı bu duruma. Öğrenci zili çalar çalmaz sınıfa koşuyorlar, benim iki dakika erken gireceğimi bildikleri için, çok ağır yaptıkları ders hazırlıklarını, daha kısa bir sürede tamamlıyorlardı. Zil çalmadan önce tuvalet ihtiyaçlarını görüyorlardı. Zil çalınca , diğer çocuklar gibi tuvalete koşmuyorlar, hemen sınıfa giriyorlardı. Sınıfa girdiğimde, hepsini derse hazır durumda buluyordum. Böylece zamanlarını iyi kullanmayı da öğreniyorlardı. Bu yöntemle; planlamadan sonra ikinci derecede önemli gördüğüm uygulama da gerçekleştirilmiş oluyordu. Ancak uyguladığım bu zaman kazanma yöntemimi öğrencilerime açıklıyordum. Gösterdiğim gayreti onlara hissettiriyordum. Benim titiz yaklaşımımdan onlar da etkileniyorlar, zamanlarını tutumlu bir şekilde kullanmaya yöneliyorlardı. Sadece öğretmenin gayretinin yeterli olmadığını, aynı çabayı kendilerinin de göstermeleri gerektiğini anlayabiliyorlardı. Önemli olan çocuğa kendimi, amacımı anlatabilmekti. İşte bunu iyi yapıyordum. Onları gayrete getirme konusunda başarılıydım. (Sürecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |