640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Yalan mıydı, her şey yalan, bu sahte acımasız dünya yalanlarla mı dolu? Gerçek ne peki? Sorusuyla yola çıkıp, sorular, sorular, sorular… diyerek devam ettiğim yolculuk çocukluğumdan bu yana sürüyor aslında. Çocukluğumda Yaratanı merak ederdim. Var mıdır, yok mudur sorusu çok meşgul ederdi kafamı. Sonra Evren, tek canlı biz miyiz, başka yaratıklar var mı, var ise neredeler, neden bizlere görünmezler. Sonrasında sonsuzluk nedir, var mıdır, sonsuzluğu kabul etmez ise beynim veya aklım sonu kabul eder mi? İşte çocukluğumda bu sorularla yola çıktığım hayat ben yaşamda yol alırken yok olmayıp şekil değiştirmekte, bazısı cevabını bilemeden kabullenme, ölüm gibi, bazısı ise git başımdan diyerek savurmak şeklinde. Bugün için ölüm diye adlandırdığımız muamma sonumuz geldiğinde eğer son ise bu Dünyada sorularımıza yanıt verecek mi bilinmez ancak son bir haftadır bir başka sorunun peşindeyim. Can dediğimiz nedir, yürekle mi ölür beyinle mi? Yürekle mi yaşar, beyinle mi? Organ nakillerinden yola çıktığım bu soru çok acımasız sonuçlar doğurabilir. Doktorlar acaba canlı canlı yok mu ediyor yaratanın yarattığını? Kim canını bir başkasına emanet edebilir kendinden başka ya da kendisi sahip midir emanetini emanet etmeye? Emanetini emanet ederse bir başka ölümlüye yaratandan bir parça olur mu, cana can kattığı için, ya haberi yokken biri bir parçasını başkasına emanet ederse göçüp giderken? Yaratan mı emreder, ya da yolunu açar? Sana verdiğim candan can verebilirsin başka ölümlüye! Canımdan cansın derken sevgimizi neyle ifade ederiz? Yürek mi? Yoksa beyin mi? Hangisi ölünce ölürüz tümüyle ölüm her ne ise? Sevinçten pır pır eden yüreğimizdir, acıdan ezilen, heyecandan coşan kafesine sığamayan. Yürek midir o halde duygu dediğimiz benden öte beni dışa vurduran, içeride ise hem kanımı temizleyip, hem ruhumu dışa vuran? Gözlerimiz, sesimiz, bakışlarımız olmadan yürek vurur mu dışa benden öte beni, yoksa benliğimde gizler miyim beynim ile ben neyimi? Anne der evladına, “Benden bir parçasın sen, canımdan öte cansın”. Doğrudur da içinde besleyip, büyüttüğü yavrusunu dünyaya emanet eder, saklayamaz içinde. Saklamalı mı peki? Yaradan da emanet etmedi mi bizi adı Evren denilen sonlu ya da sonsuz bilinmeyene? O halde kadın yaratandan bir parça mıdır? En son Budist rahipleriyle yüz yüze geldiğimde düşündüm tüm dinlerde neden erkekler başrol oynar? Tüm dinlerde neden din adamları erkektir, din adamı dediğimiz için mi? Bir ölümlünün dünyaya gelişinde yardımcı rolü üstlenen erkek neden dinlerde başrol oynar? Sorular, sorular, sorular…, yanıtlarını arıyorum da peki niye kayboldum? Leyla ÜNAL (5 Aralık 2013)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Leyla ÜNAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |