Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
sevgilim!... nurum… gülüm… sakaryam… eğer mehmet gelebek güftede… bestede… neyde… şiirde ve denemede bir söz bulmuşsa… bana yazdığın o güzel sözlerin bende vücut bulmasındandır… şimdi seni… seninle hep olan… bir olan gecemden… biriktirdiğim gece yürüyüşlü denemelerimin sözleriyle takdis ediyorum… seni seven kalbimi daima görmen dileğiyle gülüm… seni gülüm… her sabah suskun öğretmen uyanışımda bıraksaydım… bu kadar yok olmayacak ve bu kadar tiz’leşmeyecektin… ne bir çınarım yıkılışlarımda... ne de bir kasırgayım aslında... dünya içinde kaybolduğumu sezinliyorken kendimi… o senin dünyalar dolusu sevinçle dolan gözlerinin parlaklığındayım… sonra bu kadar büyük deryada bile daralıyorum gül… öylece yükseliyorum kalbine... ben hem var hem yok arası serzenişlerde… bir metamorfoz öncesi aşkımıza ok saplayan divaneyim artık… ey’leme beni aşkım… çünkü senden başka hiç bir ey’ine döndürmeyeceğim yüzümü… adananın kış gecelerinden yıldız toplayıp heybeme alıyorum… sitareler… gezegenler… uydular ve göktaşlarıyla oynaşırken biri elimden uçup sana doğru havalanıyor… işte gözünün gördüğü bildiğin o nesnelere hepten “seni seviyorum” yazıyor… her hâlimden endişeye kapılacak yüreğine… “dursun artık” istemleriyle bakacaksın… ama biliyorum ki nafile... bir kere başlamakla artık “bitmek” denen şey kayboluyor gözlerinde… sürekli her sabah yeniden başlıyorsun uzak durmalara… sürekli ardı ardına bağlanmış ip gibi asılı kalıyorsun aşka… uzak dursan ne çıkar… başladı ve bitmeyecek… bütünü değiştirecek ama yine bitmeyecek… biliyorum ki her şeye bir sözün var… ama ben ne kadar her şeye susuyorsam sen o kadar her şeye çok tanıdıkmışsın gibi görünüyorsun… oysa seni bilmediğimdenmiş susuşum... gülüm kış gibi dayanılmaz bir zaman sürecinde sabır ve aşk var kapımda… sabrın tetimmesinden aksettiğin yazıda hep seninleydim aslında… ama kış önümü kesmeyi sevdi… bir cümlen yetiyor ısıtmaya içimi… içim kedi gibi mır’layan bir sevgi düşkünü… güzel bir rüyanın başlangıcı havasında unuttuklarımı bir dillendirsem ah gülüm!… hatırlandıkça sevdalı sözlerimle yeniden sana doğru doğuyorum pırıl pırıl pesendide gökte… sevgilim… nurum… gülüm… gönül kuşu olup da aşiyan edip seni kâkülünde nice yıllar inleyesim var ama yanağından amber kokusu saçan saçın bunu asla ve kat’a duymasın istiyorum… sevgilim… aşkım… ömrü yalnız benimle süzen sakaryam… yapayalnız kal ki… vücudun duymayacak olsun canımdaki yalnızlığını… ve aşk hallerimi öyle bir anlat ki kalbine… bülbül misali şakıyan dilin bile bunu bilmez olsun… öyle yay başlı ki gönlüm… gönlüne vurunca okun yarasını görmeyecek… aşk ızdırabımın çöllerinde kuruyunca bağrındaki kanın biliyorum ki bunu asla anlamayacak… malum masum bir istek bu ya!... kelebek kanatlı mehmedin topraktaki gölgenin komşusu olsun… sonra onunla birlikte dolaşsın… fakat senin salınarak yürüyen dünyalık servi boyun bunu hiç bilmesin… tin dünyasından ten dünyasına yol alan ve sana olan hasretimden dolan gözyaşlarımı şu garip gönlüme dökerek vazgeçemiyorum senden… rüyalarıma verip aşkımın şahidi o resimden bakışlarını… o ahizeden dökülen sözlerini… sana devrettiğim ömrümü sökemiyorum senden… gözümün yaşı dinmedi dinmiyor gülüm rüyamdan çıkıp ta gelirsin diye… yollarına ümitlendim… filizlendim… nafile ki enkazın küllerindeki kule benmişim gülistanın gül-i ranası sen… gönlümü aldatan süzgün bakışlı hoş sohbet sevgilim… o güzel gözlerinden kirpik takımını saf saf dizersin de sanki mızrak atanlar gibi sıra sıra cenge girersin… gülistanın yolunda seni seyretmek için iki yanda durup salınan serviler… gözyaşımdan akan askerlerle cenk etmek için engin deniz dalgalarını bana gönderirler… gökte feryat ederek turnalar geçerken gönlümden… o yaralı gönlümün can kuşları pencerende seni görmek için ağlayan gözüm… seni saka misali seyreder… kalem senin boyunun sıfatıyla bayrak gibi salınsa ey sevgilim istiklal marşı ben olurdum… defter ve divana durduğum satırlar askerleriyle seni kabe bilerek harameynde aşk ile sana baksalar… tavaf edeni… hacerül esvede yüz süreni… ben olurdum sevgilim… biliyorum sana hasta olmuşumda senden başka çare yok bana... nalan olmuş gökler yanar… canım yanar… gözümden kanlı yaşlar akar da feryadıma senden başka çare yok… adaleti yok dünyanın zülmü çok… vücut ikliminin fırtınaları seni görür de… ruhumun sana baharan olduğunu bilip kış ordularını salar üstüme… gülistan olduğunu bilmez de terkedersin diye lüzumlu lüzumsuz korkularım belirir sevgilim… gürub vakti gibi geçti ömrüm aralarda… hem kızıl bazen de kara… 38 yaşına dek hazan mevsimleriydim şimdiyse aşkım nevbahara... her vakit bahar yağmuru gibi düşeceksin gönül çemenime… canımı taşımaktan daha sahici bir beden yerleşmiş zihnimin derinliklerine… o sen oldun gece ve gündüzlerin prensesi… sahi gönlümde yaşamak için doğmadın mı sen?... gül olmak sonunda külleşmektir… gece sessizliğinde çığlık çığlığa aşkından külleştiğimi ve canımda can bulan ruhumun derinliğinde acının dinişini sen de bilesin diye tüm çabalarım… öyle bir yürek var ki o bende emanetin… gam denizi gibi derinliklerimde mürekkep balığıdır o… ona sitem eriştiğinde… deniz içine ağlar sevdamızı… rahmet aşk ile yağar saçlarımıza ve avuçlarımıza… bazen laciverd… bazen dilsiz... bazen gece… bazen gündüz… nurum… ayım… gülüm… biliyorum ki gülistanımdaki encamın masum bir hayal… eğer dayanamazsan aşkımıza o zaman yüreğini avuçlarıma bırak… ben onu okşar severim sıcak tutarım yıldızlarda üşümesin… yüreğimin yüreği diye… şimdi artık salabilirsin leyale süreyyanı… zamanıdır neharda bulut üstü uçmanın… zamanıdır hem neharda hem leyalde kavuşmanın… zamanıdır ten dokunuşlarında seni sonsuza dek sevinmenin… zamanıdır aşkı aşkla yaşatmanın… iyi bilirim seni ben… sen benim ezberim değil misin gül?... Mehmet Gelebek 17/02/2011
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet KELEBEK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |