Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Cesur asker bir babanın cesur, asker çocuğuydum. Hem biliyor musun ağlayamazdım da ben. Belki gözlerim dolardı ama hiç ağlayamazdım ben. Annem ağlatmazdı beni baban görevde ağlama, Uğursuzluk gelecek eve ağlama gavur çocuğu ağlama derdi. Ama ben hep ağlardım geceleri yastığıma sığınarak. Ben her ağladığımda annemde ağlardı bilirdim aslında. Ben her ağladığımda annem bir sille daha vururdu, Ve ben yine her zaman ki gibi, Annemin vurmasına rağmen anne diye ağlardım. Baba nedir bilmezdim ben babam yoktu hiç yanımda. Ya bir görevi vardı ya da bir nöbeti. Hiç önemli bir günümde yanımda olamadı. Okula başladığım gün yine nöbetçiydi. Hatırlıyorum o günü baba yarın okula başlıyorum, Hayatıma yeni bir şey giriyor demiştim. Sen, sen geleceksin değimli baba dedim sonra, Babam her zaman uzandığı üçlü koltukta doğruldu Anlamıştım ben babam bu günümde de olmayacaktı Neden dercesine baktım suratına ve hayatımda, Ömrüm boyunca nefret edeceğim şu sözü söyledi. “Nöbetçiyim oğlum gelemiyorum” O an nefret ettim o kelimeden ve bir daha bizim evde, Kimse ama hiç kimse kullanmadı bu sözü. Sadece babam bana bakardı ben anlardım. Babam yine nöbetçiydi. İlk defa kendi şiirimle bir yarışmaya girmiştim. Baba yarın yarışma var geleceksin değimli dedim. Ve yine o tanıdık bakış. Sus Allah aşkına sus, O sözcükler dökülmesin dilinden. Ne olur bari bu gün değil baba, Bu gün senin olman lazım bu gün değil baba. Ve yarışmada 1.olmuştum. O yine gelmemişti, gelmeyi bırak, Mutluluğumu dahi paylaşmamıştı. Yıllar geçti hep içimde kalmıştı o gün. Hayatımda ilkler hüküm sürmeye başlıyordu. Ve ilk defa bir çay bahçesinde, Arkadaşlarımla canlı müzik yapacaktım, Her şey hazırdı babamların masası, Masanın üstündeki çiçeklere kadar. Ve kapıda onları beklemeye başlamıştım, Son yarım saat diyordu bir çay bahçesinin sahibi. Yarım saat kalmıştı ama nerdeydiler? Yoksa, yoksa yinemi işi çıkmış, Yinemi göreve gitmişti babam? Annem girdi kapıdan oh dedim belki, Belki babam arabayı park ediyordur. Anne babam nerde dedim. Annem yine her zaman ki gibi, Vakur bir tavırla taburdan aradılar, Gitmek zorunda kaldı dedi. Yıllar önce ilk şiir yarışmamda da bu olmuştu Tam unuttum derken o anı bir yenisi eklendi. Yıllar geçmişti okulum bitiyordu artık, Koskoca on iki sene okumuştum artık bitiyordu. Ve on iki senelik eğitim dönemine, Koskoca altı okul sığdırmıştım. Babam da sevmiyordu bunu, Ama bizim hayatımız buydu. Şehir şehir ilçe ilçe köy köy dolaşıyorduk. Her üç senede bir alışmıştık artık. İlk sene alışmakla geçiyordu yeni eve, Yeni evimizin olduğu yeni şehre. Sonraki sene ortamımız olmaya başlıyor, Yavaş yavaş insanların arasına karışıyorduk. Sonra ki seneyse hiç gitmek istemediğimiz, Ama gitmek zorunda olduğumuz, O yeni şehri tahmin etmekle geçiyordu, Ve bir telefon, daha tan yeri yeni ağarmışken, Telefondaki ses hayırlı olsun diyordu hep, Her üç senede bir alışmıştık hayırlı olsun kelimesine. Gideceğimiz yeri az çok tahmin ediyorduk aslında Şırnak mı? Hakkâri mi? düşünüyorduk, Sürekli öyle yerlere gidiyorduk sonuçta. Bu askeriye babamı çok mu seviyordu acaba? Sürekli babamı gönderirlerdi sınır bölgelerine. Ve hayatımda hiç soramadığım o soru. Neden anne neden babamı gönderiyorlar? Hiç soramadım bu soruyu. Hep kendi kendime sordum ama, Çıkmazlardan başka kafa karıştırmaktan başka, Kendi kendimi deli etmekten başka, Hiçbir işe yaramıyor ve biz hep gidiyorduk. Sürekli bütün hayallerimizi orada bırakıp, Yeni ufuklara yelken açıyorduk ve yine, Gidiyorduk nasıl bir yer olduğunu, Nereye gittiğimizi tahmin etmeye çalışarak. Mesela hiç doğum günü kutlamadım ben. Kutlasaydım zaten babam olmayacaktı. Hem ne gerek vardı ki? Ben ama hiç unutmazdım babamın, Var oluş gününü doğum gününü hiç unutmazdım. Her yıl ocak ayında bir pasta alıp, Karşısına babamın resmini koyup kutlardım. İyi ki doğdun baba iyi ki varsın. Şimdi hayatıma baktığımda, Tek bir soru geliyor aklıma. Ben aslında kimim acaba Hala bir çocuk mu? Hayatın büyüttüğü, Çocukluğunu hiç yaşamamış olan, Bir delikanlı mı? Ve cevap çok açık. Küçük bir asker çocuğuydum büyüdüm.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemil Buğra BULUT, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |