Hangi perinin rüyası olduğunu bilmesek de özenle içeriz çayı. Güne merhaba derken yakamıza takılan gül misalidir o. Buğulu bakışlarına aşina olduğumuz iç ısıtan, göz ışıtan sevgili. Zarafetin damıtılmış hâli, berrak ışıl ışıl alımlı. Hayallere süzülmüş ıtır. Demliğin has gülü.
Mevsimleri güzelleştiren, rayihası sarıp sarmalayan ece. İnce belliden göz süzüşüyle tutkumuz olan buğulu efsane. Billurdan kelimelerin özünü dolduran mana. Kışın ayrı,yazın ayrı bir masal. Sonbaharın hüznünü hafifleten iksir. İlkbaharda gül yaprağına düşen şebnem. Günün bereketi, gecenin sükunu.
İpek albeni yumağının çözülüşü zamana. Dem içinde dem güzelliği. Bir ipek bohçada saklanan sır. Hatıraların cem olduğu anların ibrişime dizili dakikaları. Yudum yudum gidilen bengisu iklimi. Naz bestesinin sükut demleri. Hayalleri kanatlandıran gizemli düş çay
Bulutların hayaliyle hem dem, ateşin nefesiyle sırdaş. Suyun rüyasına inen yıldız, renk ahenk sarmaşığı. Peşinden sürüklerken nice âşığı işvenin, cilvenin menbaı. Huzur sokağının binbir kapısından biri misali çekinmeden açılıp girilen mekanlarda duyulan sürur çay
Billur yapılı saraylarda salınan incecik ceren. Katre katre güzellik, yudum yudum inceclik. Nefasetin zarafetle kucaklaştığı ünsiyet perisi. Hazzın zamana düşülen dip notu. Çaydanlığın, semaverin, demliğin saygınlığını sağlayan mütevazı dilber
Gördüğü düşün hayra yorulduğunu gören peri, kim bilir hangi iklimden seyreder bizi. Biz onu görmesek de o bizim çaya olan tutkumuzdan haz alır. Billur pencerelerden bakar gümüşten sahillere. Ve hayallerinde erguvanlar açar hep o perinin
Ankara, 09.09.2012 İ.K