..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




26 Mayıs 2012
Şeker Gibi Kız Babası  
Mehmet Önder
- Veraset ilamları? - Sunayım efendim. - Resmi evrak bir bütündür, eki kökü birlikte sunulur.


:AHAI:
ŞEKER GİBİ KIZ BABASI

     

Adem anlattı, kayınpederinin neler çektirdiğini. Kız evi naz evi derler ya, bununki açık açık eziyet eviymiş. Akla gelebilecek her zorluğu yaşatmışlar zavallıma:
“Kayınpeder önce ‘Akraba evliliğine karşıyım.’ diye tutturdu. Eş dost etrafında pervane. Başlangıca dayanan akrabalığın bize etki etmeyeceğini anlattılar, kendisinin de eşiyle evlendiğini söylediler. Yarım ağızla tamam der gibi oldu. Bir süre adımın bile Adem oluşunu bahane edip diretse de, onun da tümüyle rastlantı olduğu konusunda ikna edildi.
İkinci zorluğu, “İki bayram arasında nikah kıyılmaz!” diye dayattı. Kurban bayramını henüz geride bırakmış olmamızı hiç önemsemiyor, “Bana ne, ben öte yandan hesaplarım” diyordu habire. Güç bela bu sorun da aşıldı.
Israr ısrar, sonunda, “Damat benim istediğim koşullara uyarsa niye vermeyeyim kızı, turşusunu mu kuracam?” deyiverdi de derin bir nefes aldık. Bundan sonrası nasıl olsa olur gider, diye düşündük…



Biz yoğun biçimde düğün hazırlıklarına başlayaduralım, bir gün yanına çağırdı. İstediği şeyler varmış, sıraladı. Liste de yapmış, onu da elime tutuşturdu, hiçbir şeyi unutmayayım, diye:
Bir; önce savcılık makamından sabıkasızlık belgesi. İki; iflas etmediğime dair mahkemeden imzalı, mühürlü yazı. Parantez içinde astic diye bir not. Üç; kısıtlı olmadığıma gösterir yine mahkeme yazısı. Bu kez parantezin içinde slh harfleri. Tabii bunlar listenin kolay tarafı. Bir koşu aldım getirdim.
Kağıtları eline aldı. Baktı baktı:
      - Güzeeel, dedi.
Elbette, sınavı başarıyla vermek benim de koltuklarımı kabarttı. Gururlandım doğrusu. Nişanlımla yüz yüze gelince, gülüştük fark ettirmeden, bir işi başarmanın kıvancıyla.

     …

Kayınpeder ardından bir kağıt daha uzattı. Baktım, ikinci bir liste.
Bu da madde madde sıralanmış: Bir; sigortamın olup olmadığı. Varsa, bağlı bulunduğum kurumdan pirimlerimin gününde ödenip ödenmediğini gösterir resmi belge. İşçi ya da memursam işverenden ya da kurum amirinden yine yazılı belge. Esnaf isem dükkanın sağından iki, solundan iki dükkan esnafından topluca düzenlenmiş, imzalanmış iyi hal kağıdı.
İki; mal bildirimi. Üç; dürüst olduğuma kefil olacak iki kişi. Bu kişiler açık senet verecek , benim bir yanlışım olursa, zarar tarafından takdir edilip yazılacak ve tahsil edilecek. Kefalet yirmi beş yılla sınırlı tutulacak.
İkinci liste biraz zorluydu. Bunu on gün içinde ancak tamamlayabildim. Önce Bağkur’dan prim borcum olmadığına dair bilgisayar çıktısı. Ardından dükkanın sağından iki, solundan iki, dört komşumdan iyi hal kağıdı. Sonra köyde bulunan, anadan babadan kalma birkaç küçük tarla hissesini yazıp bir mal bildirimi hazırladım.
“Dürüsttür. Ben kefilim, bunun için açık senet veririm. Bir zararı olursa yaz, ödeyeceğim.” diyecek iki kişi bulmak kolay mı bu devirde. Günlerce yalvar yakar adam peşinde koştum. Hazır olunca, çıktım kayınpederin karşısına. Kağıtlara şöyle bir göz attı. Mal bildirimine, senetlere baktı. Ben, sınav kağıdı incelenen dört buçuktan beşlik öğrenci gibi
başımı eğdim onun ağzından çıkacak “Eh” sözünü bekliyorum. O hiç ışık vermeden sürekli inceliyor. Yoğun incelemelerden sonra başını kaldırdı; en zorundan başladı:
- Veraset ilamları?
- Sunayım efendim…
- Resmi evrak bir bütündür. Eki kökü birlikte sunulur.
Eksik evrakı sunmak için mehil istiyorum, deyip, adamı mı kızdırayım. En iyisi suyuna gitmek:
- Ha hı.
Ama istekleri sınırsız. Adam, tapu memuru mu, Almanya’ya işçi mi yazıyor belli değil. Her şeyi tam tekmil istiyor.
Bu arada veraset ilamını henüz sunamadım ya, incelemeyi sözlü olarak sürdürdü:
- Kaç kardeşsiniz?
- İki.
- Kardeşin paragöz mü, bonkör mü?
- Eli açıktır efendim.
Benim sözlü beyanımın ne hükmü var. “Sen onu benim külahıma anlat!” der gibi burnunu kıvırdı:
- Göreceğiz…
Ardından senetlerin teknik sağlıklılık incelemesine başladı:
- Bu imzaları sen mi attın?
- Hayır efendim, bizzat kendileri attı.
Bunlara telefon açtırıp onaylattı.
Ardından bana iyi hâl kağıdı veren dört komşumun adlarına baktı, başını kaldırıp bir de bana baktı.
- Bu zibidilere iyi hal kağıdı verecek kimse var mı?
Öyle ya, bana iyi hal kağıdı veren, kendisi nasıl bir adam, onu merak ediyor. Nasıl ispatlanır şimdi bu arkadaşların iyi adam olduğu?
- Bilmem, bir kötülüklerini görmedim.
Bu yanıtımı da hiç beğenmedi, “Bozacının tanığı şıracı olmasın!” diye söylendi bir süre.
En son prim ödeme belgesine baktı:
- Bunda sorun yok.
Yine sevindik. Nişanlımla göz göze gelip tebessüm ettik, belli etmeden. Ne de olsa sorunlar bir bir aşılıyordu.

     …

Ben o gün bütün sorunları aşınca, kayınpeder “Adem, yarın akşam yemeğini bizde yiyelim.” dedi.
Meğer kayınpeder ağzına bamya da kereviz de koymazmış. Bunların ikisini birden yiyecek bir aday çıkmayacağını düşündüğünden, her adayı bamya-kereviz testine tabi tutarmış. Bizim büyük bacanak kereviz yemediğinden baldızla gizlice evlenip emrivaki yapmışmış. Ben ikisini de iştahla yiyince canı sıkıldı. Suratını astı:
- Ben artık bu işlere karışmıyorum. Anasına sorun.
Bu söz üzerine nişanlım bayıldı. Zar zor ayılttık:
- Yandık, dedi, babam dünyanın en anlayışlı, en şeker insanıdır. Uyumludur. Oysa annem! Beni krallara layık görür. Kral bulunmazsa milletvekilinden aşağısına razı olmaz; o da iktidar partisinden olursa!
Anlayacağın bizim evlenme işi yine tıkandı kaldı.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.