Her sabah uyandığımız andan itibaren Allahın bahşettiği nimetlerle karşılaşırız. Nefes alabilmek, görebilmek, duyabilmek, düşünebilmek, konuşabilmek, kalbimizin atması, hücrelerimizin yenilenmesi nimetlerin yalnızca birkaçı. Kalkıp kahvaltı yapar, lezzet alır, kuvvet buluruz. Susarız, susuzluğumuzu giderebiliriz. Önemli olan ise sunduğu sayısız nimetin farkında olarak, Allahın kadrini hakkıyla takdir edebilmemizdir.
Kendi yaratılışımızdan, göklerin ve yerin yaratılmasına, denizlerin, dağların, bulutların varlığına kadar tüm evrende mucize ve ihtişam görürüz. Ardından, tüm yarattıklarını düzen ve dengeyle idare eden sonsuz gücü görürüz. Sonsuz kudret sahibi Rabbimiz, hem sergilediği sanat ve ilmiyle hem de kitapları ve peygamberleri aracılığıyla bize Kendisini tanıtır. Yapmamız gereken; Onun yüceliğini, büyüklüğünü ve kudretini hakkıyla takdir edebilmek için derin düşünmektir.
İnsanların çoğu Allahtan söz eder ancak gerçekte Onu gereği gibi tanımaz. İnandıklarını söyledikleri halde Allahın sonsuz gücünden ve azametinden gaflettedirler. İmanî zafiyet içindeki bu kişiler Allahtan gereği gibi korkmaz, sevmenin yeterli olduğunu söylerler. Bu düşünceleri, Allah korkusunun dünyevi korkulardan farklı bir duygu olduğunu bilmemeleri nedeniyledir. Allaha duyulan korku, Allahın sevgisini, rahmetini kaybetmekten korkmaktır. Allah tarafından -zahiren- unutulmaktan korkmaktır. Allahın yüce makamından korkmaktır.
Allah inancı kendi ürettikleri hurafelere göre olan bu kişileri Kuran, "Onlar, Allahın kadrini hakkıyla takdir edemediler" (Hac Suresi, 74) ifadesiyle tarif eder.
Oysa Allah Birdir, Ondan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O, her istediğini yapacak surette galip ve hakim olandır. Varlığı bütün yarattıklarının ihtiyacına yetendir. Bütün varlıklar üzerinde gözetici-koruyucu olan, bütün işleri kontrolü altında tutandır. Onu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. O, kullarının önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Dilediği kadarının dışında, kimse Onun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamaz. Onun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması Ona güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.
Allahın kudretini hakkıyla takdir etmek, iman zincirinin önemli bir halkasıdır. İnsanın, içinde yaşadığı toplumdaki çarpık Allah inancına ve sapkın inanışlarına kendisini bağlayan zincirleri koparamadığı sürece, bunu yapabilmesi zordur.
Samimi mümin, Allahı Kuranda tarif edilen sıfatlarıyla tanır. Göklerde, yerde ve kendi nefsinde yarattığı mucizeleri, ayetleri ve iman hakikatlerini inceler, araştırır. Böylece Allahın eşsiz sanatını, sonsuz gücünü ve benzersiz yaratmasını iyice görür, Rabbine iman eder, Onun kadrini hakkıyla takdir eder.
Örneğin yerde, otların arasındaki minik bir kır çiçeğinin boy verebilmesi için tüm kâinat çalışır. Ve insan, Bediüzzamanın ifadesiyle, Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedi (sonsuz) Cenneti de arzu eder. Bir dostunu görmeye müştak (hasret) olduğu gibi, Cemil-i Zülcelali de (sonsuz güzellik sahibi Allahı da) görmeye müştaktır (hasrettir-aşıktır). Başka bir menzilde duran bir sevdiğini ziyaret etmek için o menzilin kapısını açmaya muhtaç olduğu gibi; berzaha (ahirete) göçmüş yüzde doksandokuz ahbabını ziyaret etmek ve firak-ı ebediden (sonsuz ayrılıktan) kurtulmak için koca dünyanın kapısını kapayacak ve bir mahşer-i acip (acayip diriliş) olan ahiret kapısını açacak, dünyayı kaldırıp ahireti yerine kuracak ve koyacak Kadir-i Mutlakın (Gerçek Kudret sahibi Allahın) dergahına ilticaya (sığınmaya) muhtaçtır."(Risale-i Nur Külliyatı, 23. Söz)
Bahar mevsiminde bütün ağaçları çiçek ve meyvelerle süsleyip onların latif elleri olan dallarıyla, çeşit çeşit en tatlı, en sanatlı meyveleri bize takdim etmesi, zehirli arının eliyle şifalı en tatlı balı bize yedirmesi, en güzel yumuşak bir kıyafeti elsiz ipek böceğinin eliyle bize giydirmesi, rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklaması Allahın rahmetinin eserleridir. (Risale-i Nur Külliyatı, 10. Sözden)
İman ettiğini söyleyen insan, kalbini Rahman olan Allahın zikrinden uzak tutmamalı, Rabbiyle arasındaki bağı gevşetmemeli, cahiliyenin sapkın inançlarının kalıntılarını kalbinden temizlemeli. Kalp, insanı samimi imandan alıkoyan engellerden arındırılmalı. Gerçek anlamda temiz, arınmış, selim kalp de budur. Kalbe sindirilecek olan, Allahın kudretinin bilincinde yaşanan gerçek inançtır.
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allahın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allahın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)