Ben mektuplar yazdım.. Dile dökerek anlatamadıklarımı, bi' de kağıda dökmeyi denersem belki anlatabilirim diye.. İlk mektuplarımı iç organlarıma yazdım.. Bunu da, içten içe içimi yiyenleri, içime içtenlikle anlatıyım ki içerlemesinler diye yaptım.. Önem sırasına göre; bağışlanabilirlik olasılığı ve hor kullanım mağduru olma özelliklerinden mütevellit, ilk sırayı kapan karaciğer&böbrek ikilisi oldu.. Daha sonra sırasıyla, çeşitli dumanlarla içimizi kararttığım akciğer ve herşeyin onun başının altından çıktığı kalp oldu mektuplarımın sahibi.. Gördüklerimle ve döktüğüm yaşlarla sızım sızım sızlattığım gözlerin korneası ile, mezarımda olmayan kulaklara inat çınlatma teşebbüsünde bulunacağına inandığım bir başka müstakbel sızlama sahibi olan kemiklerin iliklerine de yazdığım mektuplarla içime içimi dökmüş ve artık dışarı dökülmeye hazır hale getirdim bu koca bünyeyi.
Daha sonrasını kolay sanmıştım ama işlerin senden çıktıktan sonra karıştığını atlamışım.. Sevdiklerim, sevenlerim; seviştiklerim.. Severken s.kildiğim; s.kipte sev(e)meyenlere geldi sırasıyla mektuplar. Görüp-duyup-hissedip-koklayıpta tadamadıklarıma yazdım. Duyup anladığım, görüp kabullendiğim, dokunup hissedemediklerime gelince parmaklarımı farkettim.. O kadar yazmaya parmaklarımı hissettmez olmuştum.. Dinlendim.. Şimdi size bakıyorum.. Tüm hissizliklerimle...