Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Akşam sefalar aldı beni çocukluğumun bahçesine götürdü.Nasıl da izlerdim akşamsefaları, beklerdim akşamüstlerini. Pembe ekşimsi bir koku. Genellikle bahçenin yıkandığı saatler ıslak, serin yaz akşamları başlangıcı....Babamın denizden çıktığı saatler..Gece ya aşağıya inilecek (kordon boyu) ya da yazlık sinemaya gidilecek.Hiçbiri değilse meydanda arkadaşlarla bisiklete binilecek... Bütün gün arka denizde yüzüp üşüyünce titreye titreye koşup bahçenin çimentosuna cazz diye yatıp güneşlenmelerimiz..Aralarda bize üzerine toz şeker ekilmiş yağlı ekmek süren, yosunlu ayaklarımızla salona girdiğimiz için kızan, gün boyu bizimle uğraşan canım annem. Çocukluğumun adası.Henüz turizme açılmamış: Karşıya yalnızca Yakar'ın teknesiyle geçebildiğiniz, ada içinde bir veya iki otomobilli trafik....Bugün.. feribot ve deniz otobüsü vızır vızır. Park yeri bulmak ne mümkün.Her yer pansiyon ve her yer tıklım tıklım. Ah benim şu ada aşkım olmasa.... vazgeçemiyorum işte. Gemiden adaya girerken gördüğüm manzaradan, kale dibindeki çaybahçelerinden, ayazmadan, arka denizde yüzüme çarpan esintiden, canlı canlı yediğimiz ada üzümünden, mis gibi kokan yaprak sarmasından... Ve tabii en önemlisi adalı arkadaşlarımdan. Gençlerle aramızdaki en önemli farklardan biri de bu.Onlar hep aynı şeyleri yapmaktan sıkılyor, biz ise aynı şeyleri yapmaktan hoşlanıyoruz yaşlandıkça.Aynı cafe, aynı yemekler, aynı arkadaşlar....hatta aynı yazarlar. Kırk Ambar Sohbetlerini okuyorum bu günlerde.İlber Ortaylı gerçekten sohbet ediyor okurla.O televizyonda konuşurken nasıl kendinizi alamıyorsanız, kitapta da öyle bir büyü var. Tam bir muhabbet. Biribirlerine kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar. -Kim o? diye seslenir içerdeki. -Benim, der kapıyı çalan. -Burada ikimize birlikte yer yok, diye cevap verir öbürü. Aradan uzunca bir zaman geçer... Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını. -Kim o? diye sorar yine içerdeki. - Sen'im, der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır. Hz. Mevlânâ da; "Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp âdeta o olmalısınız" diye anlatır hakiki muhabbeti. Bol muhabbetli günler dileğiyle.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ülkenur Kaynar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |