02.10.2009 03:08:04
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Ay gibi parlayan küçük kıza.. Işığın düşmese de gölgeme, hala varsın biliyorum; sadece yeryüzü girdi aramıza. İyi uykular.. (...) |
|
08.11.2007 03:00:28
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Yalnızca bugünün tarihini not düşmek istedim şimdi. Bugün için değil.. Zamanı gelince, bugün tarihli bir yazıya yer açmak için. Şimdi? Ruhumu doktor doktor gezdirmekteyim. Biri öldüğümü anlayana dek, hasta numarasına devam.. Yazı? Hangi öyküye atsam elimi, mürekkep lekesi oluyor.. Hem öyküler, hem de ellerim. Yazı da yok yani, en azından şimdilik. Sonra? Sonrası.. "-miş'li gelecek zaman" muhterem günlük.
|
|
02.11.2007 23:18:11
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
İnanıyorsan eğer herşeyin ilacı olduğuna zamanın, küçük bir sır vereceğim sana..
Farketmediler dinlediğimi; zaten duyabileceğim de akıllarına gelmezdi. Biliyorsun aslında neden söz ettiğimi: Yalnız bir akrep, ve bir tek yelkovan. Sonsuzluğu 360 derece içine kıstıran iki oyunbozan.
Bu kadar ciddiye alıyorsan zamanı, yalnızca dur ve dinle.. Durabilmek ve dinleyebilmektir çoğu zaman anlamak. Dikkatle dinle bu iki oyunbozanın yanyana geldiği her anı. Durmamak üzere ettikleri yemini duyana dek... Dur.. Ve dinle..
Zaman diyorum, akreple yelkovan arasında kişisel bir mesele. Hangisinin önde olduğu anlaşılana dek devam edecek bu döngü. Birisi çıkıp, yelkovanın akrepten gizlediği durulması imkansız anda demir atmadıkça durmayacak. Bu dairesel sonsuzluk içinde zaman, hiçbir şeyin ilacı olmayacak..
Resim: Prague´s Astronomical Clock (Copyright: Sridhar Tirukovela)
|
|
29.06.2007 09:26:28
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Cuma'ya gittim.. Yazmaya değer birşeyler çıkarsa, belki bir Cumartesi geri dönerim. |
|
15.04.2007 00:59:38
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
"It seems strange that my life should end in such a terrible place, but for three years I had roses and apologized to no one. I shall die here. Every inch of me shall perish. every inch, but one. An inch. It is small and it is fragile and it is the only thing in the world worth having. We must never lose it or give it away. We must never let them take it from us. I hope that whoever you are, you escape this place. I hope that the worlds turns, and that things get better. But what I hope most of all is that you understand what I mean when I tell you that, even though I do not know you, and even though I may never meet you, laugh with you, cry with you, or kiss you, I love you. With all my heart, I love you. " Valerie (V For Vendetta) |
|
14.03.2007 21:35:51
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Sustum.. Anlamaya çalışıyorum sözleri Belki de biraz hafiflemeli Kundera'nın varolmak dediği |
|
04.01.2007 23:24:18
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Gitmeden önce, giderayak.. Bir şeyler yapmaktı tek isteğim. Mutluluğu bile bu kadar istememiştim; ve hatta hep beklediğim huzuru bile. Ne zaman bir şey yapmak gelse içimden tuhaf bir rüzgar kanatlarımda. Anlamsız bir yağmur hiç istemediğim bir anda. Oysa ne çok severim bilir gökyüzüm, yağmurunu da rüzgarımı da.. Ne zaman ödemeye kalksam kiramı yeryüzüne.. Bir bulut güneşlerin ardında; dört yanı adalarla çevrili bir deniz. Gitmem istenmiyor belli ki; kalacak zaman da verilmedi.. Zamansız bir denklem tutuşturulup elime, sessizce çözmem beklendi. Ne zaman sesim kısılsa soğuktan, silik yazar kalemim.. Zihnimde asılı boş bir kağıttan yerlere dökülür harflerim.
|
|
19.07.2006 03:26:52
|
Huzursuz Karalayıcı |
| |
Bu aralar hiç iyi değilim sanırım. "Sanırım" diyorum çünkü kendimi hiç de kötü hissetmiyorum. Hatta iyi bile sayılırım ama öyle tuhaf şeyler oluyor ki... Dün gece uzun zamandır ilk defa "uyuyakaldım". (Benim durumumda bu oldukça sıradışı bir olay.) Uyumadan yaklaşık bir saat önce de acıktığımı hissettim. Hatta evdekilerle paylaştım açlık hissimi. Herkes önce tuhaf tuhaf baktı yüzüme. Hastayım sandılar muhtemelen. İşin ciddiyetini ancak ben mutfakta birşeyler hazırlarken anladılar da alıştılar. ("Acıktım" sözcüğünü en son kullandığımda hala çocuktum sanırım ) Ama balkonda oturduğum o bir saatte hiç sigara yakmayışım şüphelendirmiş olmalı ki birisi dayanamayıp "iyi misin?" diye sordu. "Bilmiyorum" cevabı biraz kafasını karıştırdı tabi. Ama onları şok eden büyük olay saat 11 gibi yaşandı. (Normal şartlarda sabaha karşı, hatta sabah olurdu bu.) Odama girdim, üstümü değiştirdim, yattım ve uyudum.. Geceyi gündüze bağlamadan uyudum ve uyanır uyanmaz ilk şu cümleyi kurdum: "Güneş doğdu değil mi?" Niye yazıyorum bunları? "Bilmiyorum.." Sadece uyku tutmadı yine..
|
|
|
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Siz yoktunuz.
(Özdemir Asaf)
|
|