İşin İçindeki Bit Yeniklerinin Hikmeti
(Cengiz Erdem) 20 Eylül 2007 |
Deneysel |
| |
su cehennemin içine akar akmaz buharlaşıyor çünkü cehennem çok sıcak. herkes suya koşuyor ama su hep kaçıyor çünkü burası cehennem ve burada kişiler yanarak ceza çeker. cehennemde su arıyor fakat cehennemin doğası gereği su bulamıyoruz ve bulamayınca da kaderimize kederleniyoruz. cehennem sakinleri olarak kederli kaderimize tepkimiz dönüşüm geçiriyor ve biri bize halimizi anlatınca gülmeye başlıyoruz.
balıklarsa suyun dışında yaşayamazlar ve bunu bildikleri için de başlarını akvaryumun camına vurmazlar günde en az dört en çok sekiz kere. cehennemin yanından akan dere cennetin yanından da akar. cennetle cehennemin yanından aynı anda akmak suretiyle cennetle cehennemi birbirinden ayıran bu derede balıklar yaşar. bu balıklar sürekli hareket halindeki bir suyun içine hapsolmuş olduklarından kendilerini son derece özgür hissederler. onlar için çelişkili söylemler ve eylemler üretmek bir yaşam biçimidir. onlar için çelişki özgürlüğün ilk şartıdır. onlar özgür olmadıklarını düşünmeyi şiddetle reddederler ve asla özgür olmak istemezler. akvaryumdaki balıklara dışarıdan bakarsak görürüz ki bir şakanın figüranlarını andıran akvaryum sakinleri bugünlerde bizi gene akvaryumun dışında yaşam olmadığına inandırmaya çalışıyorlar. oysa bu yanlıştır ve tüm yaşamı balıkların yaşamına indirger. kendisini kendi yarattığı hapishaneye hapseden bir düşüncedir bu çünkü işte akvaryumun dışında da yaşam var ve hem de çok daha ferah ve geniş yaşamlar, bendine sığmayıp taşan dereler gibi sevgili okur.
|
|
Manolya ve Katatonya
(Cengiz Erdem) 20 Eylül 2007 |
İronik |
| |
Kendi içimde bir öteki yarattım. Kendi içimde yarattığım öteki benden daha güçlü çıktı ve zamanla benliğimi ele geçirerek kendisini ötekilikten kurtardı. Şimdi ben kendi içimde yarattığım ötekinin içinde bir ötekiyim. Kendi benliğimde azınlık konumuna düştüm, kendi evimde yabancılık çekiyorum şimdi ben. |
|
Fantezi Makinesi
(Cengiz Erdem) 10 Ekim 2007 |
Gerilim |
| |
Ekran son derece koyu kırmızı fon üstüne sepiştirilmiş, neredeyse belirsiz kılcal damarlarla dolu. Manadan yoksun bir şeyler fısıldayan elektronik insan sesleri birbirleri üzerine bine bine yükseliyor ve sonra aniden son derece derinden gelen bir kalp atışı tarafından kesiliyor. Psikozun eşiğini çoktan aşmış bir insanın beyninde zuhur etmekte olan bir karmaşa bu.
Koyu kırmızı arka-plânın altından çıkmaya çalışan kılcal damarların her kalp atışıyla birlikte daha da belirginleşen bir kalbin kılcal damarları olduğunu anlıyoruz. Sonra kalp atışlarının arkasından ritme uygun melodik sesler duyuyoruz. Bu sesler piyano, elektro-bas ve klârnetten oluşuyor (A Minör). Sesler müziğe dönüşüyor ve gittikçe artıyor. Sonra yavaş yavaşa azalıyor ve kalp atışı tekrar belirginleşmeye başlıyor.
Ekrana animasyonla yaratılmış tüneller yansıyor sonra bu tüneller beynin labirentlerine dönüşüyor. Bir kaç beyin diyagramının iç içe geçmesiyle ortaya bir binanın mimari taslağını andıran çizimler çıkmaya başlıyor. Bu çizimler gittikçe belirginleşerek Jeremy Bentham’ın çizdiği panoticon adlı hapishane modeline dönüşüyor.
Görüntü gittikçe yaklaşıyor ve seyirci tarafından, yani dışarıdan bakıldığında adeta ekrandan çıkacakmış gibi oluyor. Neticede ekran panopticon’u sığmıyor, panopticon ekrandan taşıyor ve seyirciyi içine alıyor. Seyirciye verilen mesaj, “işte şimdi içeridesin,” olurken, görüntünün arka-plânı çok koyu kırmızıdan siyaha doğru bir seyir izliyor, ses kesiliyor, ekran kararıyor, film başlıyor.
|
|
Ebediyet Edebiyatı
(Cengiz Erdem) 16 Haziran 2009 |
İronik |
| |
Neyse o, yani tam da bir kurbandan başka bir şey, bir ölüm-için-varlıktan başka bir şey ve dolayısıyla ölümlü bir varlıktan başka bir şey. Bir ölümsüz: İnsanın başına gelebilecek en kötü durumlar, O kendini hayatın karmakarışık ve zorbaca akışı içinde ayrı bir yere koyabildiği sürece, onun böyle olduğunu, yani ölümsüz olduğunu gösterir. İnsanın herhangi bir veçhesini düşünmek için, bu ilkeden yola çıkmamız gerekir. İnsan hakları varsa da, bunlar kesinlikle hayatın ölüme karşı hakları ya da sefalete karşı hayatta kalmanın hakları değildir. Ölümsüz'ün kendi kendilerine dayanan haklarıdır ya da Sonsuz'un ıstırap ve ölüm denen olumsallığın üzerinde uygulanan haklarıdır. Sonuçta hepimizin ölecek olması, geride sadece tozun kalacak olması, İnsan'ın, koşulların onu maruz bırakabileceği hayvan-olma ayartısına karşı koyabilen biri olarak kendini olumladığı anda sahip olduğu ölümsüzlük kimliğini hiçbir surette değiştirmez.
Alain Badiou, Etik: Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme, çev. Tuncay Birkan (İstanbul: Metis, 2004), 27-8 |
|
Ölüler Listesini Açıklıyoruz!
(Cengiz Erdem) 21 Ağustos 2009 |
Modern |
| |
Hiç bu açıdan bakmamıştım olaya. Düşmanımın bu saldırısı her ne kadar mantıklı olsaydı da neticede o benim düşmanımdı ve delirtici zehirin özgürleştirici olabileceği düşüncesini kabul etmemeliydim. Ama bu sefer de bir gerçeği yadsıdığım için yara alacak, belki de bir daha hiç toparlanamayacaktım. Şu an için düşmanım benden daha özgürdü; ona şöyle dedim:
--İnsan aşıksa özgürdür.
--Tam tersi, dedi. Aşk bir hapishanedir.
|
|
Ölümlü, Pek Ölümlü
(Cengiz Erdem) 19 Ekim 2009 |
Anı |
| |
Deniz seviyesinin bile altındaki bu şehir yazan, çizen, üreten insanlarla olduğu kadar, çalan, çırpan, tüketen insanlarla da doluydu. Bense ölmekten başka yapacak hiçbir şey kalmadığından emindim. Ne var ki bu bilgi o kadar acıydı ki çiğneyip, sindirip, sıçamıyordum kendisini bir türlü. Adeta geviş getirir olmuştum kendi kendimi öldürmek düşüncesini. Ama elbette ki bir sebebi vardı bunun, yani benim intihar fikrine sıcak bakmakla birlikte, sıcak baktığım bu fikri hayata geçirmek hususunda yaşadığım felç hâlinin. |
|
|
Kendini göm, beni doğur
Beni bırak, sen kaç ve kurtul
Sen kal, ben kaçıp kendimi kurtarayım
Ben kaçayım, sen kal ve kurtul
Kendini bırak, ben kaçıp kurtulayım
Sen kendinden kaç, beni kurtar
Kaç ve beni kendinden kurtar
Seni kendinden kurtarayım, kaçalım
Kalalım
Başka bir şekilde olalım
|
23.01.2010 08:20:49
|
FMHS-CE |
| |
Fantezi Makinesinde Hakikat Sızıntısı, ironinin doruklarında gezen teorik bir anlatı. Dünyadaki tüm televizyon ekranlarının yanı sıra daha başka ekran mekanizmalarının da bilinmeyen bir sebepten ötürü bir anda beyaza bürünmesi neticesinde gelişen düşündürücü ve bir o kadar da kaygı verici hadiseleri konu alıyor. Tekvin adındaki baş-karakter, yazılmış ama henüz yayımlanmamış kitabında tüm bu olanları öngörmüş bir bedbahttır. Televizyonsuz dünyadaki sistem hızlı bir biçimde çökerken, Tekvin de kitabıyla gerçek hayat arasındaki bu kaygı verici benzerliğin kaynağını araştırmak üzere Amsterdam şehrine doğru yola koyulur. Acaba Amsterdam’da neler olmuş, hangi doğaüstü güçler işin içine bit yenikleri serpiştirmiştir?
Yazar:Cengiz Erdem
Sayfa Sayısı: 137 Dili: Türkçe Yayınevi: Geniş Kitaplık
Idefix:http://www.idefix.com/kitap/fantezi-makinesinde-hakikat-sizintisi-cengiz-erdem/tanim.asp?sid=EI4UWCZ64M5MRVVK0H5J
D&R: http://www.dr.com.tr/Product.aspx?pid=0000000303131 |
|
|