14 Ekim
güneşli bir günü pembeye dönüştürecek bir düş zamanımız bile yok bizim...
güneşli bir günü pembeye dönüştürecek bir düş zamanımız bile yok bizim...
Grafoloji diye bir bilim vardır,insanın el yazısından yola çıkarak, yazı yazan kişinin karakteristik özelliklerini analiz eder. Teknoloji o kadar ilerledi ki;belki de internet üzerinde yazılan yazılardan kişilik tahlili yapılıyordur. Nasıl ki,ruhun sesi vardır,yazının rengi neden olmasın? Belki de dünyanın en güç işidir,insanın kendini anlatması. Çünkü kendini betimlerken ya olmak istediği insan modeline atıfta bulunur ya da sürekli iç dünyasına eleştirel bakış yöneltir...Dilerim yazılarımdan "kim olduğun o kadar bağırıyor ki,ne söylediğini duyamıyorum" gibi bir sonuç çıkar...
Bir miras Cumhuriyetinin başkenti,gri ve puslu şehir Ankara'nın ilginç,bir o kadar da melal kokulu bir mekanında açtık gözlerimizi...Siyaset Bilimleri eğitimini 3. sınıftan, Felsefe eğitimini 2. sınıftan bırakma durumunda kaldım. YÖK bana gönderdiği yazıda; "Sana mutlaka bir fakülteden icazet vereceğiz" dedi ve akabinde Ekonomi'den mezun oldum. Halen türkü formunu icra ettiğimiz bir ekibimiz bulunmaktadır.
Farkında olunmayan ya da farkında olup da kayıtsız kalınan bir hayatın getirdikleri...