Dört Köşeli Kuma
(Dilek Asar) 29 Eylül 2008 |
Bireysel |
| |
İlk defa ne zaman mutlu olduğumu hatırlamaya çalıştım, Film şeridini geriye sardırdım. Çok küçüğüm, soğuk bir kiş gününde babamla bir parktayız,lapa lapa kar yağıyor. Elim babamın fırından yeni çıkmış ekmek gibi sımsıcak kocaman elinde. Ben bir sağa bir sola seğirterek ellerimi ısıtıyorum. Bu keşfimden, sonraları da hep yararlandım. Her seferinde aynı mutluluk aynı güven duygusu ile.
|
|
Benim Anna´m
(Dilek Asar) 29 Eylül 2008 |
Bireysel |
| |
Anna ile tanışmamız, memleket hasretinin yüreğimi dağlamaya, Türkiye’ deki çevremi, arkadaşlarımı özlemeye başladığım döneme raslar. O, yanımızdaki daireye yeni taşınmıştı. Orta boylu, balık etinde, uzun sarı saçları ama ille de ülkemin denizleri gibi koyu mavi, gülen gözleri ile kapımıza dikiliverdi. Anna kapının önünde durmadı. İçeriye girdi. Yaşantıma girdi. Güler yüzü, sıcaklığı, ilgisiyle tüm aileye sevdirdi kendisini. Kısa zamanda ailemden biri oldu. Beraber yedik içtik, beraber ağladık, beraber güldük.
|
|
Ihlamurun Gölgesi
(Dilek Asar) 20 Ekim 2008 |
Anı |
| |
Yenişehir, Ankara’nın bir zamanlar en gözde semtlerinden biriydi. Çocukluğumun uzun bir bölümü o semtte geçti. Oturduğumuz ev bahçe içinde iki katlı bir evdi. Çevredeki bütün evler bahçe içinde, iki veya üç katlı, farklı görünüşlere sahipti.Sıcacık komşuluk ilişkilerinin yaşandığı mahallemiz, sokaktan geçen simitçi, yoğurtçu,sütçü ve at arabalarıyla meyva´- sebze satanlarla bütün gün şenlikli olurdu. Yorgun bir akşam inip, perdeler sıkısıkı örtüldükten, kapılar kapanıp el ayak çekildikten sonra bile sesler bir süre daha, boza, sahlep, helva satıcılarıyla devam eder daha sonra devriyeye çıkan bekçilerin düdük sesleri geceyi bölerdi. |
|
Veda Partisi
(Dilek Asar) 28 Ekim 2008 |
Ortamsal |
| |
Cennet böyle bir yer olmali diyorum kendi kendime. Her yer yemyesil .Rengarenk çeşit çeşit çiçekler yeşillerin arasına çok yakışmış.Yeni yeni yapraklanmaya başlayan değişik ağaçlar, sarmaşıklar harika. Gölgesinde oturduğum salkımsöğüt son derece zarif. Biraz ilerde küçük yapay göl, kendine özgü bitkileriyle göze çarpıyor. Sağ tarafımda, bahçenin en görkemli ağacı ceviz olmalı. En iri dalına bir salıncak kurulmuş. Bakışlarımı hangi yöne çevirsem bir güzellikle karşılaşıyorum. Kuş cıvıltıları manzaraya ayrı bir güzellik katıyor. Anet in Beni çağıran sesiyle kendime geliyorum. Sesin geldiği yöne doğru gidiyorum.Terasa konulmuş uzun masanın üzeri değişik yiyecek ve içeceklerle dolu. Diğer arkadaşlar da toplanmışlar, masanın çevresindeki banklara oturmaya başlamışlar. Demek yemek yenecek. İki arkadaşın oturduğu bankın bir ucuna da ben oturuyorum. |
|
Sırılsıklam Aşık
(Dilek Asar) 28 Ekim 2008 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Bay Kuschmann şaşkın , çaresiz Aylin’e bakıyor, söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Sonra beni çağırdı.- söyle bakalım ne diyor bu, neden ağlıyormuş anlat bana dedi. Ben biraz Almanca biliyorum ya başladım tercümeye – wir sind keine Maschine , wir sind Menschen, geht nicht, geht nicht ,( bir an durakladim neydi YAŞAMAK kelimesi diye düşündüm, hah! Buldum, heyecanla devam ettim tercümeye.) Wir verliebt ,ich verliebt,- was verliebt? |
|
Komşularım
(Dilek Asar) 14 Kasım 2008 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
Oturduğumuz bina dört katlıdır. Giriş katındaki dükkanın üstündeki dairede oturuyoruz. Üstte de iki daire var. O daireler sık sık kiracı değiştirdi.Birileri taşındı, birileri çıktı gitti. Bu ailelerden biri var ki ben onları hiçbir zaman unutmayacağım. 3 sene önceydi, 6 çocuklu bir Kürt ailesi üstümüzdeki daireye taşındı.Ne yalan söyleyeyim onların çok gürültü yapacağı aklımdan geçmedi değil. Canlılığı, hayatiyeti severim ama gürültü başka.Oysa hiç sesleri çıkmıyor, evdeler mi değiller mi belli değil. Şimdi ‘ yahu çocuklar hasta falan mı acaba ‘ diye beni endişelendiren sessizliği düşünüyorum da gülümsemekten kendimi alamıyorum. Kim derdi ki gürültüden değil de sessizlikten rahatsız olacağım.
|
|
Bayram Sevinci
(Dilek Asar) 14 Kasım 2008 |
Çocuk |
| |
Pembe elbisesi bayrama yetişmişti. Çok seviniyordu.Annesi , elbiseyi yetiştirmenin gururu yüzünden okunarak ‘pek de yakıştı’ dedi.Rugan ayakkabılarını giymekle uğraşırken annesine sevgiyle bir göz attı. Bilekten bağlı rugan ayakkabıları pırıl pırıl parlıyordu. Elbisesinin altına giydiği, özenle kolalanmış dantelli ‘ jüpon’ un her deviniminde çıkardığı hışırtı kulaklarında, mutluluktan içi içine sığmıyordu. Pembe elbise yetişmiyecek, onu bayramın ilk günü giyemiyecek diye ne çok üzülmüş, ne çok heyecanlanmıştı. |
|
Hediye
(Dilek Asar) 14 Kasım 2008 |
Çocuk |
| |
Teyzesi, sokak kapısını açan Seda’ya ‘ bak sana ne getirdim’ diyerek bir paket uzattı. Sevinçle paketi kaparak teyzesine bir öpücük gönderip en yakındaki odaya daldı.Paketten çıkan kitapları oradaki yatağın üzerine koyup incelemeye başladı. Şimdiye kadar gördüklerinden çok daha büyük, ciltli, kapakları son derece güzel ve parlak iki kitap.
|
|
"Bekle Bizi İstanbul"
(Dilek Asar) 6 Nisan 2009 |
Anı |
| |
Haydarpaşa Garının önünde, iskeleye yakın bir bankta, elinde yarım simit, yanında çantası, siyah paltolu bir kadın oturuyor. Gözlerini denizden ayırmadan İstanbul’u dinliyor. Değil gözlerini kapatmak, kırpmak bile istemiyor. Herşeyi nakşetmeli belleğine , daha epey bir süre bu resimlerle oyalanacak.
“Sanki karnımın üstünden geçiyor vapurlar...Ne çok martı var, ne kadar zarifler, şu minik iskele ne kadar güzel,” diye düşünüyor. |
|
|
|