Kitaplar Hep Amcaların Olurdu
(Ceren Emre) 11 Kasım 2003 |
Anı |
| |
Kitap bulmak kolay değildi. Tatil zamanı yaklaştıkça kitap kaynakları araştırır, hatta bulduğum kitapları okumaz, stoklardım. |
|
Sabun, Makas, Çömlek
(Ceren Emre) 11 Kasım 2003 |
Anı |
| |
Ve çocukluğumda sadece birkaç sene görüp tanıyabildiğim halde, bütün altı yaş içtenliğimle sarılıp, artık yaşamadığını bile bile "Edik Nine sen mi geldin?" diyemem ona... |
|
Örgü, Şiş ve Yünler
(Ceren Emre) 11 Kasım 2003 |
İyileşme |
| |
Şaka şuka, şaka şuka, şişi çevir, ilk ilmeği örmeden al....
Attığım her ilmekle bir sıkıntımı, bir bunalımımı arkaya, omuzlarımdan geriye bırakıyordum. İnanamıyordum, nasıl bir terapi bu böyle...
|
|
Günışığı
(Ceren Emre) 10 Aralık 2003 |
Soyut |
| |
Anlayamadım, sizin onbeş günlük senelik izniniz mi var? O zaman mı hoplayıp, zıplayıp, metliyorsunuz günışığında? |
|
An
(Ceren Emre) 17 Ocak 2005 |
Bireysel |
| |
Pink Martini çalan...Önce Latin çalarken, sonra caz, sonra da alçak gönüllü bir Japon ezgisi çalışıyor... “Kikuchiyo to Mohshimasu” ezginin adı... |
|
Yufkalar, Bilgisayar ve Batan Güneş
(Ceren Emre) 6 Şubat 2005 |
Bireysel |
| |
Masada yayılmış yufkalar hala bekliyordu, peynirli börekiçi ve patatesli, kıymalı börekiçi ile birlikte… İçini çekti. Ama, ama ben oturmak istiyorum. Ama, ben kitap okuyup, yazı yazmak istiyorum. Ben yufka böreği yapmak istemiyorum. Hem, hem güneş b |
|
Kayıp Kitaplar
(Ceren Emre) 20 Haziran 2006 |
Çocuk |
| |
Koli kutusunun içinden neler çıkmamıştı ki? “Pal Sokağı Çocukları”, “Fareler Cumhuriyeti”, “Uzun Çoraplı Kız Pippi”, "Gülibik", "Fadiş", “Küçük Prens”... Hemen oracıkta paylaşmışlardı, sen şunu al, ben bunu alayım. |
|
Deli Memo
(Ceren Emre) 21 Haziran 2006 |
Toplumcu |
| |
Her mahallenin bir delisi olur değil mi? Yerine göre bazan o mahalleleyi güldüren, eğlendiren, bazan da hüzünlere boğan...Tezatlıklarla dolu bu mahallenin delisi de Memo işte. |
|
|
Dingin yüzünde ne mutluluk, ne de üzüntü vardı. İçinden sessizce gülümsüyor gibiydi. Sağlıklı bir çocuğun gülümsemesine benzer gizli bir gülümseyişle yürüyordu: Huzurlu, sakin. Üstlüğünü giyişi, yürüyüşü tıpkı ötekilere benziyordu; oysa yüzü, adım atışı, huzurlu gözlerini yere indirişi, dinginlik içinde yere sarkan eli; bambaşkaydı o; ellerinin her parmağında huzur vardı, bütünlük vardı; hiçbir şey istemiyordu, hiçbir şeye öykünmüyordu; kesintisiz bir dinginliği, hiç sönmeyen bir ışığı, bozulamayacak bir huzuru yansıtıyordu.
Siddertha, Hermann Hesse
|
|