zindan, mahall-i sürgün olmakla beraber, kendime en yakın durduğum yerdir...zira sürgün uzak kalmak gibi görünse de, şeb-i yelda gibi derin, âbi-yi asûman kadar vâsi, hiss-i iftirak kadar sûzân, ân-ı vuslat kadar pür-sükûndur...
el'an hayal-i visâl-i yâr geldi aklıma ki...kulağımda bir beste...gûş ediyorum...dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç...
aklıma bir üsküdar ikindisi geliverdi...mehtâba döşeğini hazırlayan âb-ı lerzân...'üsküdarın tutuşmuş camlarından' denize dökülen âteş-i sûzân...câmları hazır eden, sekerâta hevesli gönüller...mey-hâne-yi aşka uğrayacaklar bu gece...
ikindisinden bir hazırlık visâl gecesine...
ey dü-çeşm-i nâçâr-i ser-i bîsahib...ağlayacaksınız ki...onun yanaklarına değecek yaşlarınız...ağlayacaksınız ki kollarınızdaki yârdır...ağlayacaksınız ki yâr istanbuldadır, yâr üsküdardadır, yar bî-kuvve kollardadır...ağlayacaksınız ki sükût olacak arzunuz...ağlayacaksınız ki yâr işte burdadır...ağlayacaksınız ki ben el'an ağlıyorum hayaline...ağlayacaksınız ki hangi bir hâyâ ile çözülecek yâre tutunan dudaklar...ağlayacaksınız ki hangi sâzende bitirecek hüzn-engiz bu şarkıyı...ağlayacaksınız ki muhayyel visâl ağlıyor...ağlayacaksınız ki mekanda dûr kalmamış artık, ağlayacaksını ki südûrda sabır kalmamış artık, ağlayacaksınız ki, zamanda hakiki sürûr kalmamış artık...
ağlıyorum...
işte beste-yi aşk-engîz-i şi'ri yahya kemal ile...
müteşair...
artık yazdırma ne olur...
zira nüshâ ehlinden olmak arzusunda değilim...
ya şevk içinde harâb ol, ya aşk içinde gönül
ya lâle açmalıdır göğsümüzde yahût gül...