Yokluğun yolu
Anlaşılmamış bir öykü bırakıyordun bu şehre
Ve gidiyordun
Yerlere sonbahar düşüyordu
Ekim mozayiğini seriyordu toprağa
Sen gidiyordun
Sanki yağan yapraklar el ediyordu sana
Yokluğun yolunu arıyordun durmadan
Uzaklarda bir tren ayrılığa yürüyordu
Meydanda güvercin bırakmıyordu vuran saat
Artık gidiyordun
Anlaşılmamış bir öykü bırakıyordun bu şehre
Tel tel kan vardı gözlerinin akında
Ellerinde açılmamış sırlar katlıydı
Durmadan yokluğun yolunu arıyordun
Ve sen artık gidiyordun
(kasım 1999)