Her gün bir yazı yazmalıyım.
Aralıksız, bir gün atlamadan, her gün.Düşüncem bu.
Ne yazacağım peki?Her gün konu bulmak kolay mıdır?
Hadi konu bulduk ve yazdık.Ya okuyacak okuyucuyu
nerden bulup buluşturacağız?
Olsun.
Mesele değil benim için.
Ev ahalisini toplarım yazı bitince, onlara okurum ben de.
Bazen cebren dinletirim,bazense rüşvet vererek
dinletirim.
Küçük oğlan, bir orta boy hoby’ye tav olur.
Büyük olana ise Fenerli bir hediye gerek, onu razı
etmek beni zorlar..
Kıza ise, bilgisayar açma sözü verdik mi diyeceği
kalmaz.
Geriye kaldı bizim hanım?
O benim hem sadık yarim, hem de sadık okuyucum.
Onun bu okuma eylemine engel çıkaracağı aklımın
ucundan geçmez.
Baktım olmadı,okuyucu sayım yeterli değil,beni tatmin
etmiyor.Komşuları toplarım ben de.Lafı döndürüp
dolaştırır yazılarıma getiririm,fırsatını bulunca
okuyuveririm.Bir daha ev ziyaretine gelirler mi orası
şimdilik meçhul ya..
Bir düşüncem daha var okuyucu sayımı artırmak için.
Hiç kaçmaya çalışmayın sevgili öğrencilerim, sizi
kurban seçmek zorundayım.
Yazılarımı ister istemez gönüllü okuyacaksınız.
Yoksa sözlüler de…
Yoksa yazılılar da…
Karar sizin tabii, ben zorlamak istemem sizi.
Okuyucu kazanmak için sürrealist başka düşüncelere
de sahibim elbette.
Onlardan gelecekte bahsedeceğim.
Bu tedbirlerimin bir işe yarayıp yaramadığını test
etmeliyim önce.
Ek tedbirler sonra…