Yavrum

Birkaç kesik at istersen bileğime. Birkaç yumruk vur mideme. Birkaç kurşun sık şakağıma. Hala ölmüyorsam, yavrumu bekliyorumdur iyileşsin diye.

yazı resim

Bir göl ki içi kan dolmuş. Aktığı bir yer yok ve durdukça daha da siyahi bir hal alıyor. Dilime değdirdiğimde tadına tuzun karışamadığını ama şekerli de kalamadığını anlamak tuhaflaştırıyor beni. İğneyi batırıyorum parmağımın ucuna ve göle damla damla bırakıyorum gözyaşımın tuzu yerine.

Uyurken gözlerine bakıyorum. Biraz açık kalan perdesinden bakmak istiyorum rüyasına.Ama kan yürümüş kar yağmış tepelerine.Uyanmasını bekleyemeyeceğim. Islattığım pamukları eklemlerinde gezdiriyorum. Soğutmaktan korktuğum bedenini ellerimle morga sokuyorum sanki. Teninin kıl köklerindeki ürpertisine takılan ellerim, okşamayı özledi yavrum. Büzülüp yatarken ellerini iki bacağının arasına alışının ayazı vurdu kalbime. Bir kalksaydın o yataktan! Dizlerini kanatman, dişine et kaçması, ya da kafanı vurman kadar çabuk geçseydi acısı.Televizyona yaklaşmandan, bilgisayar karşında çok kalmandan, öğününü atlamandan, uyku saatini geçirmenden, hoplayıp zıplarken terlemenden daha büyük bir badire habercin yok sanırdım. Oysa şimdi belden aşağısı olmayan bir özürlünün, aşağı sarkan entarisi gibi bacaklarına uzanmayı bekleyen bir örtüyüm ben. Bir sebebi yok. Ateşin var. Vücudunun krallığın huzuruna çıkmış bi köle gibi ,iki kolundan tutup çekiştirildiğini görmekten çok muzic duyuyorum. Bağırsam senden çok uzakta bir hücreye kapatılacağım sanki. Kırbaç seslerinden çıkan ahlara bile razıyım. Yeter ki ÖLME!

Boğazıma yığılan uykusuzluk, kalbimi üstüne çektiğinde besbeter bir hal alıyordu. Bir birim düşen ateşin, buçukların, 37 derece altlarının , doğum lekesi gibi bende kalacak sancılar olmasından korkuyordum. Eğer öyle olursa ben cehennem kazanından bir kepçe alıp, ateşin ellerini sıkıp oradan ayrılır mıydım? Hayır. Saçlarımın diplerine kadar değil, kemiklerimin de odun gibi tutuşmasına kadar beklerdim. Öyle bir şey ki, kuyuya, avluya, denize, yağmura bu kadar yakınken bu ateş söndürülemiyor. Öyle bir şey ki yatağa bağlı günleri ayağa kaldıracak adımlar için ilklerinden bile daha çok zorlanıyorsun. Öyle bir şey ki ağzından bir şey girebildiğinde bunun adı ilaç oluyor ve maalesef emziğin batırıldığı şeker kadar çabuk geçiyor bıraktığı tat. Her yutkunmamda midemde oluşan tokluk hissinin yüzüne öfkeyle çarpıyordum kapıyı dilenciye yaptığım gibi. Yavrum iyileşsin Allahım! Al bendeki canı. Birkaç kesik at istersen bileğime. Birkaç yumruk vur mideme. Birkaç kurşun sık şakağıma. Hala ölmüyorsam, yavrumu bekliyorumdur iyileşsin diye.

Başa Dön