Olumsuzluklar üzerinde ısrarlı bir dünyamız var. Kimi zaman bir tufan gibi yıkıyor savuruyor, beklenmediği zaman bir bebeğin gülümsemeleriyle yaşama akıyor.
Bir dünya ki kana doymamış, çocukları katletmiş, ar namus bilmemiş.
Keşfedilmemiş güzellikler, büyük sevdalar ve karşı konulamayan istençler hepsi bu kainatta.
Müşterek sıkıntılar, acı kayıplar ve kabul edilemeyen yoksunluklar. Şaşırtan o dur ki; bazen abuk sabuk, hatta ipe sapa gelmez diyebileceğimiz yersiz filmler izleriz. Kahkahalarımız üst seviyelerde, filim komik mi ondan mıdır? Pek de sayılmaz, ancak moral değerlerin yükseltilmesi her daim gerçek veya olabilirliği olan öğelerle olmuyor ki!
Komik olmasa da gülme eğilimi revaçta olacak.
Bir vesile neticesiyle bu yaşamın tanığı olmak, şeceresi envai türlü yerlerden gelen yüzlerin bileşkesi olabilmek için. Bölgesini sevmek, yurdunu sevmek ve dünyayı yani tabiatıyla insanı sevmek. Bir bahar akşamında bir ekmeği paylaşırken sükunet için selam durmaktır evrene o yaşamın değeri
Kuşaklar arası çatışmalardan arınan, yaz boz tahtası gibi anılmayan o imgedir ki yaşamın değeri. Özünde temel görünüşleri kabul etmiş, yaşama sımsıkı bağlanmış o değer yaşam.
Bir atom karınca dünyada devinen
Çalışımı o dur ki,
Sadakat ve paylaşımın ruhuna, yaşamda değer vermek