yalnız

hiçlik konusunda hiç birşey yazdıklarım

yazı resim

Anlamsız gelen bir yaşama uğraşı. Öylesine bir kendini bırakmışlık hali. Nedensiz ve umutsuz bir adam. Köşebaşından döner dönmez kapı önlerinde ya da pencerelerde lak lak eden tüm sokak sakini teyzelerin sessizliği. Baş önde, omuzlar düşük apartman kapısına ulaşma telaşı içinde hızlı adımlar. Kapıdan girer girmez karşılaşılan alt kattaki komşu. Görmezlikten gelme, hızla merdivenlere yönelme, iki gündür merak edilen mektubun gelip gelmediğine bakamamanın üzüntüsü içinde hızla basamakları tüketme. Kapıda rahat bir nefes ve yukarıdan gelen kapı açılması sesiyle birden telaşlanıp kapıyı ve anahtarı buluşturma. Kapıyı kapattığında önce kendine sonra tümüne bir küfür. Mutfakta boş buzdolabının çalışmaya başlamasının bozduğu sessizlik.
Evde yiyecek birşey olmadığını hatırlayıp tekrar sokağa çıkma gerekliliğinin verdiği korku dakikaları. Aç kalmayı tercih edip televizyonu açma. Karşısında oturup anlamsız akan görüntülere bakma. Sıkıntı. Müzik setine doğru yönelirken televizyonu sert bir hareketle yere fırlatma isteği. Güzel bir müziğin odanın tüm havasını ve kendi ruh halini düzelteceği umudu. Müziğin verdiği huzuru bozan düşünceler. Hayatın anlamı, sosyal yaşam, kararsızlıklar ve yalnızlık üzerine gidip, gelen düşünceler. Uykusuzluk ve neticesinde zaten zor geçen saatlerin daha da yavaşlaması. Bıktıran bir kendinle savaş durumu. İçe dönük bir kavga. Sabah herşeye yeniden başlamanın ve katlanmanın anlamsızlığı. Pencere. Havalandırmalı evi, sigara dumanı çökmüş odaya. pencereyi açma, aşağıya bakış, her zamanki kendini bırakmışlıkla kendini bırakma. Uyandığında herşeyin daha farklı olmasını umarak yatma...
Sabah. Eline bir kalem alıp bulabildiği ilk kağıt parçasına şu karalama; bir anlam peşinde harcanan yaşamım tüm anlamsızlığıyla sürüyor işte. Beni tanıyanlar ya da tanımayanlar anlamlı anlamsız bakıyorlar işte. Yaşamın bir anlamı olmalı diye yola çıkıyor birileri işte. Anlamlandıramıyorlar ve bakakalıyorlar arkada kalanlar. Düzgün ve de üzgün bir yolun başındayım işte. Yosa sonunda mı? Karıkoca ilaçlarına güvenmediğim kadar güvenmiştim yaşama halbuki. Ama birkaç saçma kelimenin oluşturduğu saçmasapan bu yazıda rastladım adınıza. Tüm saçmalığıyla. Kitapların ilk sayfalarıyla son sayfaları arasında birçok sayfa olduğunu bilen biri, gecenin sonunu beklerken karışıp gitti geceye. İşte...
Bambaşka olsun diye dünyayı zorlamak, bambaşka bir yerden yapılırsa mantıklı olabilir diye...
Lunapark, zehir atmak, ağu, ağlamak ve ölmek, belki bir ihtimal yaşamak mideyi yıkatarak...
Çelik jilet, çelik bilek ve kırmızı kan rengi bir küvet dolusu su... Hayat suyu...
Nagant ya da revolver, patlama, beyin parçacıkları Gümüşsuyu halı üzerinde, sağda solda...
İp atlamak, ip asmak tavana, ilmek, boyun ve aşağısı boşluk...
İşte...
Sözüm; sözü söz yapan öz adına...
Eyvallah...

Başa Dön