Bu odadan dışarı çıkmadan yazamayacağım, yeşilliğin içine dalmadan , ve birtakım düşüncelerimden emin olmadan.
Düşünceler ? Hayatın değiştiremeyeceği bir düşünce varmı acaba ? ve ben bu fikirde sabitsem kendimle çelişmeyeceğimi bilmek bu kadar barizken hangi durum beni şaşırtmalı ?Neye şaşırmalıyım , her bir önceki cümlemi niye okuyorum durmadan , niye Schopenhauer okumak yazması zor ancak okunması keyifli bir adamken aklımı yazı yazma cüretinden ve gayesinden kurtaramıyor , dehalığa takan biri daha ? Hanginiz benim gibi düşünüyorsunuz ? Kaç kişiyiz ? merak içerisindeyim...
Yıllardır içimde manasızca bana bakan biri var , bu bir düşünce , hani o sık değişen kavram ! Hani kavradımı bırakmayan .
Film izlettirmeyen , para harcattırmayan , konuşturmayan , çişe bile çıkarmayan , insanlardan koparan , kendini kendinden koparan ,kelimeleri unutturan , açıklanamayan , bir duende durumu sanki..
Bilirsiniz Duende , Lorca , o hani şaşkınlıkla hissedilen klasik müziğin tarifsiz tarifi.İspanyolca ' da bir iblisin adından türeyen Duende !
Hayır , bunu ona benzetmem , yakışıksız bir ukalalık olur ? Olu mu? Olsa ne olur ?
Diyorlar evet , bu bir yolculuk zamanla yavaşça kendi koltuğunu bulacak bir iktidar içinde salınan herşey.
Yani misal , kadınlık , siyasi görüş , tarihe bakışın , durduğun nokta , ideallerin , fikirlerin , savundukların ...
Peki ya bunun hiç gerçekleşmeyecek olduğundan emin olma hissi ? Ya bu kadar içindeyken , dışında hissetme çelişkisi
Bu kadar duyarlıyken bir korna sesine bile , duyarsızlığından varolduğunun tezahürü ?
Kıymetin , iyinin , savaşın , bizim , benden çok kopuk bir ip gibi sallanması , gide gele...
Ben ne bir roman yazabilir , ne çağına yukarıdan bakabilir , ne sorsanız herşeyde bir fikir yürütebilir kişiyim.
Kişiliksizliğim , bencillliğim , bir Hegel ve Kant çatışması kadar emin ve fakat derinliği olmayan bir bilgi adeta beynimde.
Beyine bu kadar önem vermem ise belki en büyük romantizmim , ne geldiyse başıma , kiminle paylaşmadıysam yemeğimi , merhametimi bir an nedensizce ne alıp götürdüyse bundandır , büyüklüğümdendir içimde bakteri gibi büyüyen .
Gözümde bu minicik bedeni , Dünyaya sığdırmam , bir gerçekliğin kaybolup gitmesini , soyutlanmış halde ortalıkta gezdirmem , belki en başından sebebiydi mağlubiyetin.
Bu kadar aynanın içinden , konuşamazdı kimse .
Vahim bir yaşamı , adlandıramazdı , indiremezdi çektiği çizgilere .
Adını koymalıydı en azından , sükunetinin.
Hala yadsınarak ellerinden , çekingence yazarken böyle , evet uzun bir yazı ama eksik -tamamlanması ise kayıp- diye düşünmemeliydi.
Adı yok , ölmenin adı yok , dökülen kelimelerin , bu imkansızlıkta zaten yeri yok.
özgürlük uyumak kadar , yatağına eşit , gazetelerden , kameralardan , gelmiş geçmiş , senden istenen insanlık kadar insan olmak insanlığımız
Yıkım yatağın , sofrada yenilen yemeğin , anne baba , sıcak bir yuvanın içinde , evin içinde şayet doğa duvarların dışındaysa .
Ya ben kime hapsoldum ve nedir dışımda kalan bana duvarlarımda hissettiğim
İnsan , her an eğlenmiyor mu fay hattında varolmanın?
Bu varoluş , duvarı değil mi zaten uzayın , galaksinin , kosmosun ?
Ne kadar ölebilirim ki bir Mozart , Goethe , Dostoyevski yaşamışsa bu düzlükte ?
Ve ben hala anca Slyvia - nin dediği kadarım
Bin kere denemesem de ulaşamayacağım
Enine değil , boyunayım - sözlerine...