BİR AYRINTI / UZAM
Ölçülebilen uzay anlamını içeren Uzam kavramı; var olan tüm gök cisimlerinin evrendeki yayılımını ve var bulundukları nesnel durumu dile getirir ve uzay kavramının daha net anlaşılmasına olanak sağlar. Bu anlamda evrendeki her cismin, her nesnenin bir uzayı, bir de uzamı vardır. İnsan zekasının evreni anlama ona bir anlam verebilme mücadelesinin, insanı getirmiş bulunduğu nokta; gökbilimin bu gün ulaştığı nokta, yüz milyarlarca gök cismini sayıp, haritalandırıp kategorize etme başarısını göstermiştir. Ancak, madde ve onun bağıntılarının sonsuz ve sınırsızlığı, insanın ölçebileceği uzayında sonsuz ve sınırsızlığını belirler. Sonsuzca gelişme yeteneğine sahip olan evren ve onun bir parçası olan insan, bilimin açmış olduğu yolda ilerleyerek tüm evreni bilme yoluna girmiştir.
Tarihsel ve Diyalektik Materyalizmin derinliğinin kavranabilmesi için, uzam kavramının bilinmesi büyük bir önem taşımaktadır; Zamana göre süre neyse, uzaya göre de uzam odur. Evrensel gelişme, derinliği, uzunluğu ve genişliği kapsar. Maddenin temel niteliği olan yer kaplama, yani maddenin kendiliği, evrensel gelişimini bu üç boyut içerisinde gerçekleştirir. Bu evrensel gelişmede insanın ölçebildiği alan uzam, ölçülebilme olasılığı olan, yani evrenin gelişme yeteneği uzaydır. Uzay asla zamandan bağımsız düşünülemez, çünkü zamansız var olamaz.
Bu duruma uzay ve zamanın bir parçası olan birey insandan bir örnek verecek olursak; Ortalama olarak 65 yıl olarak değerlendirilen bir insanın ömrü, 65 yıllık yaşamı boyunca beyinsel faaliyet bakımından 65 yıllık bir bilgi birikimini oluşturur. Bu durum o insanın uzamı anlamına gelir. Oysa ki o insanın beyninin kapasitesi çok daha fazla bilgiyi algılayabilecek yetenektedir. İşte bu yüksek kapasite yeteneği de o insanın uzayı anlamına gelir. Bir birey olarak kendi uzamımızı ölçebilmek olanaklarına bu gün itibarıyla sahibiz. Bu ölçme işleminin temel ölçütü, yaklaşık dört bin yıllık düşünce tarihimizin ne kadarına hakim olduğumuzdur. İnsan, bir birey olarak tüm yaşamı boyunca insanlaşmasını tamamlayamaz, insanlığın tüm bilgi birikimini içselleştirip ona egemen olamaz, olanakların yetersizliği ve yaşamın kısalığı buna izin vermez. Çünkü insanlık verili bir değer değil, öğrenilen bir değerdir. Bir insan yürümeyi öğrenir, konuşmayı öğrenir, üretmeyi ve paylaşmayı öğrenir. Kısaca bir insanın tüm yaşamı öğrenme üzerine kuruludur. Bu öğrenme süreci insanın seçebileceği bir şey değildir. Doğal bir süreçtir ve iki koldan gelişir. Biri yaşayarak (pratik) biri bilinçli bir okumayla (teorik) , hiçbir insan bu sürecin dışında kalamaz, çünkü insanın tümü zaten bu demektir. Bir birey olarak bizim uzamımız, doğa, toplum ve birey hakkında bildiklerimizle sınırlıdır. Ancak bu sınırlılık bizim bilinçli öğrenmemizle genişleyen bir sınırlılık olduğu için bizim egemenliğimiz altındadır. İnsanın doğaya egemenliği kavramı bence bu anlamı içermektedir. Sonsuz Uzay içinde, bilincimizi genişletmek, yani uzamımızı artırmak için daha fazla okuyalım, daha fazla tartışalım ve daha fazla yazalım.