“Nisyan ile maluldüm
Unutmayı unutmuştum zaten”
m. kapkıner.
Henüz küçüktüm. Büyüyüp “çok şeyler!” öğreneceğimi bilmiyordum. Henüz “çok şeyler” görmemiştim. Yağmurun uğramadığı kentleri, göz yaşlarımla sulayacaktım büyüyünce. Ağlamanın büyüyünce anlam kazanacağını bilemezdim. “ Tüketilmeye teşne” bir yaratık olmamaya kararlıydım, ahd etmiştim.
Büyüdüm... Hayallerim sığmadı çocukluğuma...
Mektuplar yazdım karşılıksız olduğunu bile bile. Çeşit çeşit mektuplar yazdım, pulsuz, zarfsız.
Hüzne fırsat kolladım daima, geçtiğim ırmaklar hüzün çağladı. Şehrin ortasından geçirmek isterdim ırmaklarımı. Tükenen çehrelere inat çağlardım, çağladıkça ağlardım.
Hayallerime sığmazdı alfabe, ruhumu ele verecek kelimeler yoktu. İyi ki yoktu... iyi ki.
Geceye çevirirdim gözlerimi , zamansız düşerdi o vakit yağmur, yine de ıslanırdım saçlarımın en karasıyla.
Öğrendiğim her sözcük acı verdi bana. Anlatılması zor hasretlerle büyüdüm. Kelimelerin enlemine boylamına yaşadım yalnızlığı, en uç noktalarında.
Kurmaca sözcükleri hiç sevmedim, hüznün ateşten elbisesiyle yandım. Düşe kalka yoruldum, gürleşti sesim. Ellerimin hizasında hiç Hira’m olmadı benim. Sebillerin metruk suyundan zemzem içemedim.
Sabrın harman yeriydi yüreğim. Sabır sürdüm gözlerime.
Sınır dışı zamanların delikanlısıydım. Delikandım sınır boylarında. Hüzün oynardı en tenha oyununu şakaklarımda. Kalbimin ırmaklarından çocuk düşleri tünerdi gözlerime.
Alev şelaleleri kaynadı kanımda... Büyüdüm . Göğsümde gül kokulu özleyişler kaldı çocukluğumdan geriye. Meçhul tasvirler, yıldızlarım, çiçeklerim...
Nar bahçelerinin kızıllığında kayboldu çemberim. “Çok şeyler” öğrendim. Öğrendiklerim içimi kanattı. Elem şarkıları dinledim, acıyan yerlerime rüzgarlar sürdüm, mahçup kafiyeler devşirdim, o tarifsiz acılarla büyüdüm.
Aşk, kaç elif miktarı uzundu unuttum. Fecrin alnında ateş vardı, hasret büyüyordu tenimde.
Yağmurun uğramadığı kentleri göz yaşlarımla sulamayı başardım. Ama çocukluğumun hayalleri hep yetim kaldı...
Unuttum nisyan ile malüldüm!
Unut (Ama) Mak!
Aşk, kaç elif miktarı uzundu unuttum. Fecrin alnında ateş vardı, hasret büyüyordu tenimde. Yağmurun uğramadığı kentleri göz yaşlarımla sulamayı başardım. Ama çocukluğumun hayalleri hep yetim kaldı... Unuttum nisyan ile malüldüm!