Umudu Kırılanların Anıya Yönelmesi

Ferah Otay bu yazısında mealen; "Öğrenciler altmış kişilik sınıflarda, siyah önlük, beyaz yakalı, yamalı pantolonla karatahta beyaz tebeşirle eğitim alırlardı, ama "Büyüyünce ne olmak istiyorsun? " sorusuna, doktor, avukar, Savcı, kaymakam, öğretmen, mühendis gibi meslekleri sıralarlardı. Oysa şimdi renk renk marka kıyafetler, yirmi, yirmi beş kişilik sınıflarda akıllı tahta, tablet gibi imkanlar içinde "Ne olmak istiyorsun? Sorusuna, verilen cevap, derin bir sessizlik."

yazı resimYZ

Ferah Otay'ın bir yazısını okudum bugün çok beğendim ve sizinle paylaşırken, kendi duygularımı da serpiştirdim.

Ferah Otay bu yazısında mealen; "Öğrenciler altmış kişilik sınıflarda, siyah önlük, beyaz yakalı, yamalı pantolonla karatahta beyaz tebeşirle eğitim alırlardı, ama "Büyüyünce ne olmak istiyorsun? " sorusuna, doktor, avukar, Savcı, kaymakam, öğretmen, mühendis gibi meslekleri sıralarlardı. Oysa şimdi renk renk marka kıyafetler, yirmi, yirmi beş kişilik sınıflarda akıllı tahta, tablet gibi imkanlar içinde "Ne olmak istiyorsun? Sorusuna, verilen cevap, derin bir sessizlik."

Bu eğitim sisteminin getirildiği noktayı, meslek itibarlarının nasıl yerlerde süründüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Bilimin bu kadar hızlı geliştiği çağda çocuklar hizmet edecekleri melek bulamıyorlar.

Tek başına iktidarın yalama ettiği bir politika... 2000'deki krizin yarattığı Türkiye'den daha kötü duruma geldik. Bütün kurumlar ya ekonomik, ya ahlaki, ya duygu sömürüsü mekanlarına dönüşmüş durumdalar. Bu iktidardan önce liyakat azdı, şimdi yok.

Politika bilgi gerektiriyor. Külhanbeyliği değil. Her bakan, her parti sözcüsü, her danışman, meyhanede çıkmış sokak kabadayılığında havasında. Ülke kalkınması için yapılacaklar değil, muhalefetle söz yarışından ve tehditlerden nasıl galip çıkacaklarının derdindeler.

Bu konuyla ilgi o kadar çok yazdım ki, beni bıktırdı, ama yılmadan söylenen yalan furyası, yapılan çirkinlikler, cahil küstahlıkları, biat denilen karakter pazarlamacılığı ve buna bağlı olarak liyakatsizlik beni yordu.

Hitler'in Propaganda Bakanı Dr. Paul Joseph Goebbels "Yalan söyle, kimse inanmasa da devam et yalan söylemeye. Bir süre sonra bunlara inan bir kitle mutlaka oluşacaktır" diyor. İşte ülke politikası bu sav üzerinden yürütülüyor artık.

Bakıyorum da, olup bitenler ve gelinen nokta, hükümeti hiç gitmeyecek gibi gelen ve sevilmeyen misafire dönüştürdü. Bizler, bir gitseler de kurtulsak moduna girdik.

Allah bize yardım onları da ıslah etsin.

15 Mayıs 21
Gölcük

Başa Dön