TUT BENİ EY ORUÇ; KAVRA, İYİCE TUT…
M.NİHAT MALKOÇ
Ramazan gönül dünyamızı tamir ve mamur eden müstesna bir aydır. Çağın hastalıklı ruhunu ancak bu ayın manevi dermanlarıyla tedavi edebiliriz. Günümüz insanlarının içindeki manevi boşluğu ramazanın huzur iklimiyle doldurup çölleşen ruhlarımızı yeşertebiliriz. On bir ayın sultanı olarak vasıflandırılan bu güzide zaman dilimiyle ilgili nice methiyeler dizildi. Yine de hakkıyla ifade etmeye güçleri yetmedi kalem sahiplerinin. Tıp doktoru olmasının yanında manevi konularda yazmış olduğu birbirinden güzel yazı ve şiirleriyle tanınan Senai Demirci’nin “Tut Beni Ey Oruç “ adlı manzumesinden ilham alarak ben de “Tut Beni Ey Oruç; Kavra, İyice Tut” adlı bir şiir kaleme aldım. Bahsi geçen şiirimi bu konudaki ilk eseri veren Senai Demirci’ye ithaf ettim. Bu şiirimi dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Masmavi bir göğün şafağında dalarken yemyeşil düşlere
Kalemin zehirli kanı damlar bembeyaz sayfalara
Bulutlar kusar acıların haram meyvesini
Şakiler tutar yolların nurlu kavşağını
Gözlerimin kan çanaklarında yüzer sülükler
Sen yetişirsin ufukları kuşatan ve kucaklayan ramazan
Sen derman olursun katmerleşen yürek yarama
Panzehirim, azgın fırtınalarıma şefkatli liman…
Tut beni ey oruç; tut ki uçurumlarda hakikatin eteğine yapışayım
Yalanların kızgın ateşinde akışkan berrak suyum ol…
Çığlıkların tahtında suskunluklarımın sesi ol
Ensemde hissettiğim korkuların nefesi dağılsın enginliklere
Tutsun elimden nur yüzlü bir derviş, çekip alsın Yusuf’un kuyusundan
Yalan denizlerinde karaya vurmasın hakikat gemisi…
Tut beni ey oruç; tut ki ateş köprülerinden tamuya düşmesin tenim…
Ruhum sıkışıp kalmasın maddenin kasvet cenderesinde
İmanın saydamlığında aksın ilahi nazarlar yüreklere
Mumdan gemilerim yol alsın uçsuz bucaksız ateş denizlerinde
Yağmurlar taşısın rahmetini gönül tarlamızda sararan başaklara
Çöz şeytanın kirli saçlarına dolanan kırılgan benliğimi
Tut beni ey oruç; tut ki asrın gayya çukurlarının şer havzına düşmekten kurtulayım
Eksilen yanlarımı senin rahmet ve bereketinle çoğaltayım
Nefsimin yularını eline al, karanlık gözlerine sok şahadet parmağını…
Aynaların derinliğinde bırak mazimin uslanmaz gölgesini
Ruhumdaki tortuları, süveydadaki karaltıları sele ver…
Çıkar, şefaat kapısının ardında bırak ruhumun kirlenen elbisesini
Tut beni ey oruç; tut ki düşerken tutunabileyim minarelerin nurdan gölgesine
Bir çocuğun bakışlarının saflığında bırakayım rahmani düşlerimi
Gözyaşımın sağanağında yıkansın zamanın kirli pabuçları
Yıldızdan avizenle gider kalp göğümün karanlığını
Yürek dağlarımda biriken karları dağıtsın rahmet rüzgârın
Düşürme aklarımı, varlığın bereketinde ikmal et yoklarımı…
Tut beni ey oruç; tut ki kaynayan ateş denizlerine düşüp de yanmamayım
Solmasın baharı müjdeleyen güllerim hazan bahçelerinde
Ebedi uykuma dalayım mahyaların şefkatli aydınlığında
Zihnimdeki keşmekeşler, vahyin duruluğunda çözülsün
Mızrap vursun, gönül sazımın tellerinde aşka gelsin kelimeler
İmanım tazelensin isyan çamurlarının uzağında…
Tut beni ey oruç; fitnecinin diline, zalimin eline düşerken tut…
Hilalin gölgesinde emzir ruhumu, düşlerin döşeğinde uyut…
Ramazana dair güzellikleri ifade etmede çok kez aciz kalır kelimeler... Ramazan ikliminin doyumsuzluğunu ancak bu iklimde soluklananlar bilir. Ruhların kasvet içerisinde gerildiği bu asırda, orucun ipine sarılmalı ve bataklıklardan kurtulmalıyız. Günah mezbeleliklerinde debelenmekten ramazan kurtaracak bizi. Bu ayın rahmet ve bereket ikliminden hakkıyla yararlanma gayreti içerisinde olursak manevi zenginliğe erişiriz. Gelin bu güzel günleri zikirle ve şükürle geçirelim. Oruç tutarken “Belki bu bizim son ramazanımızdır” anlayışı içerisinde olalım. Bu ölümlü dünyada gerçekten de bu bizim son ramazanımız olabilir. Orucu bu şuurla tutarsak bu eşsiz ibadetin manevi lezzetini fazlasıyla hissedebiliriz.