Ortaokulda ders kitabı arasında zagor okurduk ya, o günlerden kalma alışkanlığımı hala bırakamadım. Ofiste de işle ilgili word sayfası arasına blog koyuyorum. İyi ki Alt+Tab kısayolu var. Yoksa tehlike anında fareyle sayfa geçişi zor olurdu.
Ofiste insan izlemeyi çok severim. Sinemada film izlerken filmin en heyecanlı yerinde filmi izlemeyi bırakıp karanlıkta beyazperdeden yansıyan ışığın vurduğu kelleleri izlemek gibi bişey bu. Filmden daha çok heyecan veriyor bana. Gölgeleşen insanların suratları filmin dikkatle izlenme oranı hakkında bilgiler veriyor. Ofistekilerin suratlarını izlemek de buna benziyor.
Kategorilere ayırıyorum ofis kafalarını. Herkes bir hengameye kaptırmış gidiyor.
Bilgisayarına hakim 90 derece tipler
Bu tiplerin kambur oturduğu görülmemiştir. Her daim baston yutmuş gibi otururlar ve 8 saat boyunca gözlerini ekrandan ayırmadan sürekli klavye sesi altında çalışılar. Arada bir ayağa kalkarlar ama yine de belleri bükülmez.
Masasında piknik yapanlar
Ofis dışında pek bir şey yedikleri görülmemiştir. Masalarında işten çok yiyecek vardır ve sürekli ağzına bişeyler atarak gözlerini ekrandan ayırmadan beslenirler. Giysi boyutuna vursak XXL’den aşağısı kurtarmaz. Akşamüstü olunca ‘’eve gidince akşam yemeği yemiycem, belki sadece salata’’ duası ile eve gitmek üzere hazırlanırlar.
Hezeyanlılar
Masasında sürekli bir boğuşma halindedirler. Masaüstünde ve tabii bilgisayarlarının masaüstünde kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. 99 pencere açıktır, masası savaş halindedir ama hiç bir iş zamanında bitmemektedir. Çünkü masaüstünde işi bulamamakta, burnundan solumakta, söylenmekte, ofis programlarına uzaylı görmüş gibi baktığından kendisine tanınan imkanların yüzde ikisini kullanbilmekte, sürekli yardım istemekte, koşar gibi çalışmakta iken kalp krizi geçirip masasında ölür. Normal karşılanan bu durum karşısında ofisin dolaplarında bu tiplerin yedekleri bulunmaktadır.
Bir halta yaramayan masa işgal edenler.
Ben.
Ofise telefon görüşmesi yapmaya gelenler.
Sürekli analarını kocalarını karılarını sevgililerini arar ve normal desibelde konuştukları pek görülmez. Ofis telefonu ile konuşurken bir yandan da gözümüze soktukları iphone 4 ü karıştırırlar ama cihazın ne halta yaradığını bildikleri nadir görülür. Yapılan deneyler sonunda telefonları ellerinden alınan bu tiplerin yaşam fonksiyonlarının durduğu gözlenmiştir. Sürekli fısıltı halinde konuşur ve en kısa görüşmesi 20 dakikadır. Ahizeyi kulağına çiviletenler vardır. Anlattıkları duyulmadığından dünyaya barış ve huzuru getirecek formül üzerinde konuştukları düşünülmektedir.
Gizemli karıncalar
Sadece masalrından gelen sesleri dinleseniz 5 yıllık işi 3 günde bitirdiklerini sanırsınız. Ama sabahın sekizinde başladığı yazıyı akşamüstü saat 4 de bir satır bile ilerletemeden o kadar sesi nasıl ve nerelerinden çıkardıkları hala piramitlerin sırrıyla birlikte gizemini korumaktadır.
Sessizler
İnsan Kaynaklarında kaydı olmasa, varlıklarını asla hissedemeyeceğiniz, hatta o gün işe gelmese farkında bile olmayacağınız ofis insanıdır. Geldikleri gibi giderler.
Çeneciler
Sürekli konuşur, olmadı yanındakine laf atar, cevap gelmezse çevreyi tura çıkar, yaptığı işi sesli okur, yanıtını yazarken sesli yazar, hiçbirşey bulamazsa bilgisayarın ekranıyla konuşur.
Soru ve sorun makineleri
Sorusuz ve sorunsuz günleri yoktur. Hayatta kimse onları anlamıyordur ve ofis makinaları bilgisayarları sürekli bozulur. Bozulmadığı gün işe gelmemişler demektir. Hatta bozukan cihazların sorunları dünya tarihinde ilk kez görülen sorunlardır. ‘’Syrakusa bir bakarmısın? Bak şimdi mouse la bunun üstüne gidiyorum tıklayınca mouse kayıyor ama ekran da ters dönüyor niye?’’
‘’Ekranın kablosunu çıkar dilinle hafifçe ıslat yapışsın’’ cevabını ciddiye alıp çarpılan 6 arkadaşım var. Artık bana sormuyorlar.
Bugün Cuma, kalkıp çay almaya gideyim de popom küçülsün