Karanlık, kendiyle başbaşa kalması ve içinde birikenler koca bir dünya sunmuştu ona yaşanılası... Gözlerini kapattı. Bir dolu hayal geliyordu gözlerinin önüne. Geceleri rüyalarına giren o kız, 22 yıllık yaşamın biriktirdiği arzular, ve beden dilinin anlattıkları... Düşünmek istiyordu ama korkuyordu da. Çünkü her düşüncenin sonrasında kendini o müthiş boşlukta buluyor, zevkler aleminin en tatlı dakikalarını yaşıyordu. Tutamıyordu kendini işte.
Elleri, kafasıyla yastığının arasında kurtuluyordu yavaş yavaş ve bacaklarına doğru ilerliyordu. Kasıklarına kadar varmıştı. Durdu sonra. Avuç içleri bacak arasına yaklaştı. İşte yine onu düşünüyordu; o hayalet kızı. Gecenin en karanlık noktasında bembeyaz bir geceliğin içinde, çırılçıplak çıkageliyordu sanki. Vücudunun heryerini görebiliyor, ateş gibi yanan dudaklarında kendini buluyordu onun. Elleri bacak arasına iyice yerleşmişti. Öyle ki her dokunuşuyla titriyor, yerinde duramayıp kasıklarını aşağı yukarı hareket ettiriyordu. Diğer eliyle de yatağın kenarına tutunmuş, destek alıyordu. Sonra durakladı bir an. Ellerini birleştirip yavaşça fermuarını açtı. Ve sağ elini fermuarından içeri usulca sokuverdi.
Gözleri kapalı onu düşünüyordu. Yavaş yavaş yaklaşıyor her adımında onu biraz daha çıldırtmak için yaparmış gibi üzerini çıkarıyordu hayalet kız... Geceliği beline kadar inmişti. Göğüsleriyse o beyaz gecelikten daha da beyaz,dolguncaydılar. Fazla büyük ya da küçük de değildiler. Onun avuçlarını dolduracak büyüklükteydiler... Ve uçları dikilmişti. Tıpkı ağzına atacağı sıradaki böğürtlenlere benziyorlardı. Elini daha bir şehvetli ve tutkulu hareket ettirmeye başladı. Beliyle de ona yardım ediyor ileri geri oynatıyordu.
Hayalet kız, geceliğini tamamen çıkarmış,ayaklarının dibine yığmıştı artık. Kalçaları, göbeği, kasıkları ve o minik bal kutucuğu... Her şeyi birbirinden güzeldi... Dudaklarından başlayıp, ayak bileklerine kadar öpmek geldi içinden... Islak ıslak öpmek ve heryerini okşamak... Kalçalarından tutup kendine doğru çekmek, beraberce ileri geri hareket etmek... İnlemeleri birbirine karışsın istiyordu. Solukları, ter damlacıkları ve bedenleri birleşsin istiyordu... Ve ona bu koskoca hayatın en unutulmaz dakikalarını sunmak istiyordu. En derinlerinden gelen yirmi iki yılın hediyesi damlacıklarını onunla paylaşmak...
Yatağın çarşafı darmadağın olmuştu. Bacak arasındaki ıslaklıksa gittikçe artıyordu. Üzerinden dünyanın yükü kalkmış gibiydi. İnsan değil de bir kuş olsaydı herhalde bu kadar hafif ve rahat olurdu. Hiç bir şey yapmadı bir süre, yapamadı... Sonra yavaşça yataktan doğruldu, hayalet kızı orada bırakıp gün ışığına karıştı, gitti...