Tanrı

Bu dünyayı biz yaratmadıysak nasıl özgür olabiliriz ki.Bir filozof: " Ben Tanrı'sız bir yerde yaşamak istiyorum” der.Tanrı olmadığında mutlu olabilecek miyiz? Hayat bize hep mağlubiyeti öğrettiyse ve haksızlıkları önleyememeyi öğrettiyse bu dünyada kötülük yapanların yaptıkları yanlarında kar mı kalacak.

yazı resim

Bu dünyayı biz yaratmadıysak nasıl özgür olabiliriz ki.Bir filozof: " Ben Tanrı'sız bir yerde yaşamak istiyorum” der. Tanrı olmadığında mutlu olabilecek miyiz? Hayat bize hep mağlubiyeti öğrettiyse ve haksızlıkları önleyememeyi öğrettiyse bu dünyada kötülük yapanların yaptıkları yanlarında kar mı kalacak. Aslında Tanrı'nın yerini alabilecek yegane olgu devlettir. Peki devlet adam öldürebiliyorsa kime sığınacağız ve kimden yardım isteyeceğiz. Görülüyor ki insan Tanrı'ya muhtaçtır. Ayrıca Tanrı'yı yok saymak Tanrı'nın olmadığı anlamına gelmez. İnsan hayat fabrikasının yaptığı suç makinesidir. Bu makine akılla çalışır. Öyleyse insan aklı olduğu için suç işlemektedir. Ve aklım var fikrim var deyip mantığına sığınanlar katliamlara, savaşlara, kıyımlara keskin zekalarıyla kılıf bulmaktadırlar. Bir insanın mutluluğu zincirlerini kabul etmesine, esaretine bir mana bulmasına bağlıdır. Yoksa başıboş, zincirlerini kırmış olarak yaşayan, her istediğinin olacağını düşünen hiçbir insan mutlu olmaz. Zaten mutluluk da mutsuzluk da aynı tencerede pişen yemektir. Çünkü malzemeleri aynıdır. Seni mutlu eden şey mutsuz da edebilir. Bu yüzden sen ne kadar iyi ahçı olursan ol bir gün mutluluk yemeğinin ekşilediğini ya da bayatladığını görürsün de gözlerine inanamazsın.
Aslında kandırılıyoruz. Dışarı çık bak sokakta, yolda, orda burda ne çok algı bombardımanına tutuluruz. Hayat bizimle böyle savaşır. Biz de bu algı bombardımanı altında bir seçim yaparız. Oysa yaptığımız seçim önümüze konulan mayın tarlasındaki bir güldür. O gül ki bizi kan içinde bırakır da biz farkına varamayız. Hayat ne güzel deriz de ağlanacak halimize gülmeyiz. Hayat bizi sevgililerle, eşle, dostla, çocukla, makamla mevkiyle kandırır. Yaşamak içi boş bir kavanozsa anca içini Tanrı ile doldurabiliriz. Çünkü o kavanoz kırılıp elimizi kanattığında yüreğimizden yükselen tek ses Allah olacaktır. Nice elleri kolları kan içinde olanlar vardır da sarılacak kimseyi bulamazlar. Sadece gidip içki şişelerine sarılırlar. Babil kulesinden ok atıp Tanrı'yı öldürmek isteyenlere oklar geri gelmiştir. Kahrolan, mahvolan hep kendileri olmuştur.
Bahçede büyüyen bir karanfilin adı özgürlükse o tarlada biten salatalığın adı niye hıyar olmaktadır. Çünkü her şey insanla anlam bulmaktadır. Çünkü Tanrı'nın mana kitabı insandır. O yüzden insanı iyi okumak ve anlamak lazımdır. “Yavuz hırsız ev sahibini kovar.” sözünde olduğu gibi bu dünyada yeyip içtikten sonra hesabı vermeden mal sahibini kovup gideceğimizi düşünüyorsak yanılıyoruz. O ki hesabı en doğru olandır o ki Tanrı’dır. Bir çiçeğe bakıp da Allah’ım bu ne güzel ve zarif şey kim bilir sen ne kadar güzelsin demeyen at gözlüğü takmaya devam etsin. Ve bir ceylana bakıp şimdi yanımızda olsa da onu yesek diyen bir insan hiç konuşmasın. Tanrı gönül gözüyle görülebilir ancak. Ve hayatta hiç sevmemiş, hiç aşık olmamış bir insan şefkatten, merhametten ve Tanrı’dan mahrum olur. Çünkü sevgi en iyi ilaçtır ve Tanrı’ya ulaştıran dolu dizgin bir attır. Ve atlar her zaman Tanrı’ya koşarlar. Ağlamaktan korkan gözlerine perde çeksin. Ellerinin ihanetinden korkan uçuruma tırmanmasın. Bir meyvanın tadına bakan bütün meyveleri aynı sanmasın. Tanrı'dan zoru olan kendine yeni Tanrı'lar arasın. Gitsin ineğe tapsın. Yaşamak karanlıkta parlayan yıldızlara benzer. Her şey iç içedir. Karanlık ve aydınlık aynı yol üzerindedir de sadece Tanrı'nın ışığını gözlerinde hissedenler doğru yolu görebilirler ve Tanrı'ya ulaşabilirler.
Bir rüzgarın hışmına uğrayıp şapkasını düşürüp keli görünenler kimsede kusur bulmasınlar ve Tanrı'ya düşman olup kıllık yapmasınlar.

Yorumlar

Başa Dön