Suriye ve Ortadoğu Üzerine

Suriye, Osmanlı Ordusu ile Memluk Ordusu arasında 1516 yılında halep yakınlarında meydana gelen mercidabık savaşı sonunda osmanlı topraklarına katılmıştır. suriye güney komşumuzdur ve bir ortadoğu devletidir. dinler, inançlar, düşünce akımları hep bu topraklarda vücut bulmuştur. bölgede bulunan kutsal yerler hep ilgi çekmiş, tarih boyunca da hep hedef olmuştur.

yazı resimYZ

SURİYE VE ORTADOĞU ÜZERİNE

Suriye, Osmanlı Ordusu ile Memluk Ordusu arasında 1516 yılında Halep yakınlarında meydana gelen Mercidabık Savaşı sonunda Osmanlı topraklarına katılmıştır. Suriye güney komşumuzdur ve bir Ortadoğu devletidir. Dinler, inançlar, düşünce akımları hep bu topraklarda vücut bulmuştur. Bölgede bulunan kutsal yerler hep ilgi çekmiş, tarih boyunca da hep hedef olmuştur. Doğudan Moğollar, Persler ve daha başka kavimler, batıdan Haçlı ordusu defalarca bu topraklara saldırmıştır. Ancak hiç birisi kalıcı olmamıştır. Bu topraklar huzursuz topraklardır. Ne orada yaşayanlar, ne de o toprakları ele geçirenler hiç rahat yüzü görmemişlerdir. Osmanlının orada çok uzun süre kalmasının nedeni, o toprakların, inanç ve etnik yapısına müdahale etmemesinden kaynaklanır. Egemenliğini yine o coğrafyanın iç idarecileriyle birlikte sağlamıştır. İlke; vergi zamanında gelsin, itaat ve asayiş sağlansın.
Arap halk türkülerinde bu konu çok dile getirilir. Suriyede bir halk türküsünde; kara sakallı bir asker bir köye gelir, atının terkisine köyün en güzel kızını atar ve çeker gider. Bu türkü günümüzde Suriyede, olay çok yeni yaşanmış gibi gözyaşları arasında söylenir. Bir halk halk deyişi şöyledir.
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
Zileli Aşık Talibi ise şöyle seslenir;
Talibiyim kurtulmadım çileden
Mültezimler öşür alır kileden
En doğrusu kaçmak imiş Zileden
Hiç gelmemek Nurun ala nur imiş
Suriyeye, en az on defa gitmişliğim var. En son 2011de, bir grup şair ve yazarla gitmiştik. Suriyeli, bazı yönetici ve sanatçılarla görüşmeler yapmış, belki barışa bir nebze katkımız olur diye düşünmüştük. Olmadı. Suriye, Arapça da güneş diyarı anlamına gelir. Doğusunda zengin petrol ve maden yatakları, batısında verimli topraklar vardır. Pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Turizm potansiyeli çok yüksek bir ülkedir. Her yeri tarihtir. Ancak yoksul bir ülkedir. Ekonomik ve sosyal bakımından, Türkiyeden en az 40 yıl geridedir.
Nüfusu 20 milyondur. Etnik dağılımı yaklaşık olarak; % 55 Sünni Araplar, %15 Nusayriler [Arap Alevileri], %7 Hıristiyanlar, %5 Ermeniler, %9 Kürt, %4 Türkmen, %5 Dürzi olduğu bilgisini edinmiştik. Bunların dışında; Çerkezler, Süryaniler, Yahudi gibi diğer etnik gruplar %10.. Bu oranlar kesin ve resmi bilgiler değildir. Suriyede sayısı bilinmeyecek kadar çok, etnik ve dini yapı mevcuttur. Suriyeliler Türkleri severler. Ancak Suriyede yaşayan bir grup, uygulanan politikadan politikasından hiç de memnun değildir. En uzun sınır komşumuz Suriye iledir. O kadar yakın akrabalık ilişkileri vardır ki, tahmin etmek bile zordur. İki kardeşten biri sınırın öbür tarafında, diğeri bu taraftadır. Aileler eskiden bayramlarda hasret giderirlerdi. Suriyeden Türkiyeye iki milyon insan geldiği ifade edilmektedir. Bu insanların çoğunluğu Sünni Arap. Bunun dışında Türkmenler ve Kürtler de vardır. Çok çeşitli bir etnik ve dini çeşitliliğe sahip bu ülkede, gruplar arasında iletişim yok denecek kadar azdır. İşte bu yüzden Suriyeyi tanımak ve anlamak çok zordur. Orada ittifaklar çabucak bozulmakta ve hiç anlaşılmayan nedenlerden dolayı yeni ittifaklar kurulabilmektedir. Suriyenin arkasında, Çin ve Rusya gibi iki süper güç vardır. Rusyanın Tartusda büyük bir askeri üssü vardır. Çinin ticari ilişkileri devam etmektedir. Yönetim, Nusayrilerin elindedir. Laik tek arap ülkesidir. Eğitim ve sağlık hizmetleri parasızdır.
Suriye, tüm Arap dünyasında saygın bir konuma sahiptir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Araplar, kendilerini diğer halklardan çok üstün tutarlar. Arap olmayanlara Mevali derler. Arap Milliyetçiliğinin temelleri Suriyede topraklarında ortaya atılmıştır. Suriyede Arap milliyetçiliği, inançtan çok daha önemlidir. Bu nedenlerden dolayı Suriyede taraf olmak, Ülkemize hiç bir şey kazandırmaz. İçinden çıkılmaz sorunlara yol açar. Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferine giderken, bir akşam üzeri Ordusuna, dur emri verir. Ordugah kurulur. Gece yarısı iki asker kavga ederler. Yavuz, kavga eden askerlerin seslerini duyar. Hemen kalkar, komutanlarını çağırtır. Derhal toplanın, gidiyoruz, der. Komutanları bunun nedenini sorunca, şu cevabı verir. Bu topraklar huzursuz topraklar. Burada daha çok kalırsak, askerler birbirine girer, der. Ortadoğuya tarihi boyunca hiç barış gelmemiştir. Ortadoğuyu, Arapları, tanımak, isteyenlere, Falih Rıfkı Atayın, Zeytindağ isimli kitabını önerim.
Arapça çok zengin bir dildir. Araplar söz sanatlarında; şiirde, masalda, hitabette, müzik ve raks da ustadırlar. Onlar için, ailece yemek yemek, sohbet etmek bir ibadet biçimidir. Gününü gün eder, kavga etmez, kalp kırmazlar. Sevdiklerini tam severler. Kent kültürünü benimsemişler. Kırsalda yaşayanlarına bedevi derler. Gözleri hep güler, üzüntülerini de sevinçlerini de belli etmekten kaçınırlar. Düşüncelerini, heyecanların gizlerler. Onlar için doğum neyse, ölüm de odur. Çok doğal yaşarlar. Misafirlerine, ellerindeki imkanların en iyisini sunarlar. Dost canlısıdır.
Suriye tarihi incelenirse en zor koşullardan bile, uyguladıkları politika sayesinde sıyrıldıkları görülecektir. En kötü koşulları bile kendi menfaatlerine çevirmede beceri sahibidirler.
Suriye topraklarında bugün yaşanan olayların temelleri yüz yıl öncesine atılmıştır. Önce İngilizler, sonra Franızlar, en sonunda Ruslar Suriyede söz sahibi olmuşlardır. Suriyeyi hep sömürmüşler fakat, o yoksul halkın demokrasi ve ekonomik gelişmesine hiçbir katkı yapmamışlardır. Suriyede dengeler değişirse, Ortadoğuda sınırlar değişir. Suriyenin bütünlüğü bozulmaz, barış gelirse, bundan en çok ülkemiz fayda sağlar. Ortadoğuda, savaş hiçbir zaman çözüm olamaz. Terörün en yoğun olduğu 93 ile 95 yılları arasında, Hakkaride görev yaptım. İki yıl yaşanılan acıları gördüm, yaşadım. Suriyeye yapılacak bir müdahalenin ülkemize bir hayrının olmayacağı düşüncesindeyim. Müdahale olursa; Ordusuna bir göz atalım. Sovyetlerin tarih sahnesinden çekilmesiyle, Suriye için çöküş başladı. Rusya, Suriyeye tamamen desteği kesmiş. Ellerindeki silah mühimmat, araç ve gereçler Sovyetler Birliğince verilmiş. Kullanılamaz durumda, eski ve demode olmuştur. Büyük bir devlet adamım olduğu gibi büyük bir asker de olan Atatürkün; Savaş zorunluluk olmadıkça ancak bir cinayettir. özdeyişini unutmamak gerekir. Ortadoğu halkları kendi kaderlerini kendileri belirleyeceklerdir

Başa Dön