Hapishane avlusunda hürriyete dair bir çiçek biter. Ayak seslerini dinler çiçek. İnletir başları ezilmiş taşları, elleri kelepçeyle küçülmüş mahkumlarının büyümüş ayakları. Hapishane çeşmesiyle nemlenir yaprakları. Dinler mahkumların birbirlerine yazdığı bahar şarkılarını. Bu yüzden yaprakları solmaz hapishane çiçeklerinin. Yıldızlar rüzgar ve su yetmez hapishane çiçeklerine. Yalnızlığa kök salar uçsuz bucaksız yıldızlar altında. Korkmaz karanlıktan gökyüzünde bir yıldızı olmayanlar. Ne göğün kararması ne de yıldızların sönmesi hapishane çiçeklerine dokunmaz. Gözlerde kök salar yıldız çiçekleri. Herkes birbirine yıldız yıldız bakar da gökyüzünü göremediği için kimse kimseye ağlamaz. Bir şiir söyler mahkumlar geceleri başka olanların rüyaları da başka olur misali:
Hapishane Bahçesi
Bu şehir daim yüzüme tükürüyor sevgili
Bir gece sokaklarımın kesileceği belliydi
Gülmüştüm beni tokatlayan adi birisine
Ağlamam için polislerini takmıştı peşime
O gece tüm yıldızlar omuzlarda apoletti
Tüm omuzlar omzuma çarpmıştı o gece
Bileğime kan içinde kelepçe vurulmuştu
Bütün sokaklarım ele geçirilmişti sonra
Serbest bırakılmıştı tüm yıldızlar o gece
Ben karanlığa mahkum olmuştum sonra
Çiçekler açmıştı hapishane bahçesinde
Ben seni ve ilkbaharı bırakmıştım geride
Ayaklar kan içinde cennete yürünmezdi
Demedim mi sana gelme peşimden diye
Beni götürürler tutukevine gül getirme
Başka çiçek açar hapishane bahçesinde
Mahkumlar yürürler hapishane bahçesinde. Kuşatılmış bir gecedir yıldızlar altında yürümek. Resimler ceplerde rehindir, mahkumlarsa hapishanelerde. Bir çiçek büyür avluda polis görmemiş ve ordu görmemiş bir çiçek. Özgür topraklarda umutla yeşeren yıldız çiçekleri gibi gür ve sapasağlam. Bir çiçek büyür hapishane avlusunda, özgür düşüncelerin topraklarında kök salarak. Kader mahkumlarının kimliklerinde bir keklik öter ama başka kimlikleri ve kişilikleri tuzağa çekmez. Eli silah tutanlara yardım etmez, kendi soyuna ihanet etmez. Suç beyinlerde öyle bir şeydir ki, kendisine alay olsun diye verilen salatalığı ikiye böler. Sonra onun yarısını kötülük düşünenlerin topraklarına diker. Sana yapılanın yarısını başkasına yaptığında, seni devriyeler bekler. Tek suç herkesin senin omzuna çarptığı bir şehirde, sadece birine omuz atmaktır. Seni öldürmek isteyenler, onların sineğini öldürdün diye seni katil ilan eder. Sonra o şehir seni linç eder, mahkum eder. Hapishane akşamlarında ekmek ve su olsun yeter. Düşünce sefaletinden daha iyidir, bunca meze. Gece ise yıldızlar serilir ayak diplerine. Mahkumlar yürür hapishane bahçesinde. Yıldızlar altında bir başkasının ışıklarının yakamozlarlıyla oynamayıp da içi karanlık bir göle değil de, kendi yatağından taşıp duran bir nehre benzer kader mahkumları surata tükürülen bu şehirde. Suratına tükürülen şehirde, sen insanların yüzüne gülsen niçin aptal aptal gülüyorsun derler. İşte o insanlar seni asla dinlemezler. Kendilerini hep üstün görürler.