Hiç bu kadar acımamıştı,
belki de nefes alışını özledim.
Böyle yapmamalıydın hafifçe dokunup geçmeliydin ama kırdın…
Bu hangi sokak bilmiyorum.
Keşkelerin sokağına mı girdim yine?
Kandırdın mı beni?
iyi ki kandırdın.
Bana lütfen yine yalan söyle “Seni seviyorum.”
Bende inanayım işte olmaz mı?
Korkuyorum üzerime/üzerine karlar yağdı.
Artık “BİZ” değiliz artık sadece sen ve ben.
Şimdi bir şarkı seçeceğim yalnızlık çökecek omuzlarıma aldırmayacağım susacağım ölüm gibi susacağım.
Soğuyacağım, içim soğuyacak artık inandığım seni seviyorum bakışı yok gözlerinde.
Belki küçük bir yalandı belki de sadece bir rüyaydı ne dersin.
Ama kâbus değildi.
Üzerim açık değildi yalanlarınla sıcaktım.
Oysa yalan olmayacak kadar gerçektin.
Gözlerin vardı “Seni seviyorum” diyen, Küçük bir kalbin vardı beni ısıtan.
Oyunlar oynayacaktık seninle, ama birbirimizi kandırmadan.
Sen pamuk prenses olacaktın bende küçük çirkin kurbağa bu kadar çocuktum işte.
Sevgimi alıp kaçtın lütfen geri ver sevgimi olur mu?
En azından hak edene vermeliyim sevgimi.
Kim mi hak ediyor sevgimi? Yağmurlar…
Yağmurlara vereceğim sevgimi üstüme yağsınlar.
Onlar beni kandırmayacaklar neden mi?
Onlar benim olanı yine bana verecekler?
Sen benim olanı bana verseydin “Seni seviyorum” deseydim gözlerime bakıp kalbimi görseydin.
Sana şiirler yazıyorum duyuyor musun beni?
Hissedebiliyor musun kalbimdeki acıyı?
Sana son bir şey söylemek isterdim ya kalbimden çık ya da kalbimi de al git ikisiyle yaşanmıyormuş. Geçecek bu üşümek bu soğuk bu mevsimde geçecek bahar gelecek dört mevsim.
Bu dünya en azından tüm insanlar buna inanıyor.
Bende inanırım işte ne var! Üşüdüğümü belli etmem yalancılık yaparım yani öğrenmeye başlamışım sanırım?
İçinde sevgi olmayan cümleler kurdurduğun için kızıyorum sana tüm kelimelerden özür diliyorum senin adına bir daha “Seni seviyorum” yazamayacağım.