Ahmet emminin; saray mutfağını aratmayan genişlik ve uzunluğunda ki mutfağından sevgiler ve selamlar
sevgili günlüğüm✍🏻
Sevdim bu evi her fırsatta söylüyorum, biliyorsun.
Kaç yıl daha burada, bu evde ve bu mutfakta oturacağım Allah bilir
Geçenlerde lafı geçti sevdim ben bu evi diye; kendime söylüyordum, Ahmet emmiyle masaya otursak alsam mı acaba diye düşündümSonra anlık bir düşünce nereye gitsem, nerede otursam oraları da sevdiğim canlandı gözlerimde
Her şeyin hayırlısı sevgili günlüğüm Şöyle bir tarafı düşündürüyor, havuza ve denize uzak
o yüzden karar veremedim.
Hoş bakalım Ahmet emmi satmak isteyecek mi?
Kendi, kendime gelin güvey oluyorum işte
Efendim ?
Neyi merak ettin?
Sandalye, ne renk mi ?
Sence ?
Renklerin şâhı dersem anlarsın✨
Afedersin yayıla yayıla mutfak sandalyesine oturabildim az önce, öldüm yorgunluktan, hatta öyle konforlu ki içine gömüldüm Uyuya kalsam keşke, telefon düşse yörük dokuma kilimin üzerine Kuzuların kırpılıp boyanmadan önceki meee meeee sesleri aksa kulağıma ninni gibi
Sarılıp sarılıp öpsem koyunları tek tek Yuvarlansam çimlerde Erzurum olsun çimlerin şehri Palandöken etekleri veya cennet yurdumun her hangi şehri olabilir. Yeter ki telefon düşsün elimden kilimin üzerine İplikler geri sarsın zamanı koyunları özlemiştir çıplak ayaklarıma dokunan, kırmızı, krem, mavi, yeşil kök boya ipler
Kızım olsa evin önünde ki ağacın yapraklarını İstanbul rüzgarı içinde seyrederken uyuya kalabilirdim ve kızım üzerime küçük polar battaniyeyi örterdi Artık kendimi bırakamıyorum yaprakların rüzgarla dansına
Hep kendimde olmak zorunluluğum var gibi gibi
Sanırım öylede
Oldukça konforlu olmalı evde ki kanepe ve sandalyelerİçine gömülebilmeli insan keyfin, keyfini katlayabilmeli diyebilirim kendi adıma, o yaşlar elli ve sonrası yaşlar
Tabii keyfime kalmış yazı uzayacağı zaman ayaklarımı ayak bileğimden kavrayarak altıma alabilir, rahat oturmanın hakkını veririz sandalye de, bunu saatler gösterecek.
Ne kadar çok yazacak şey birikti biliyorum.
İkindi ezanı okunmaya başladı yakınımızda ki camiide.
Huzura çağrı, güzel ezan okunduğunda abdesti de güzel oluyor, seccadeyi huzura sermek bile farklı oluyor.
Sonra; niyet edip tekbir alırken, ellerinin tersiyle dünyadan sıyrılıp huzura yönelmek varya. Aşk bu işte.
Dünyayı ve içinde ki her şeyi döküyor zihin.
Sonra kendimi mana aleminde
Cenab-ı Hakkı seyretmeyi aramakla buluyorum.
Şimdilik hissediyorum, nasıl bir duygu bunu anlatmak mümkün mü acaba?
Ben anlatamam, kalemimim kuvveti buna yetmez ne de olsa ölümlü ağaçlardan yapıldı kalemler!
Ve inanıyorum ki kalbi güzel insanlar Cenab-ı Hakkı görecek.
Ben buna izin vereceğini düşünüyorum Rabbimizin; bunu umuyorum.
Neden olmasın ki; kalplerimiz Allaha ayan. Kalbimize bizden yakın.
Eksik kulluğum, hatalarım, günahlarımla huzuruna yine kabul ediyor Bu ne demek sevgili günlüğüm bir düşünsene
Hangimizin hatası yok?
Hangimizin kulluğu tam?
Hangimiz günah işlemedik ki?
Kalemin ucunda ki iğne iki uçlu, bana da batacak, batacağa da batacak ki; adil cümleler olsun.
O kapıya hep köle, hep kul olacağım inşaallah Başka kapımı var soruyorum sana?
Bu yüzden müezzinlere çok iş düşüyor. Geçenlerde bir camii de ezan okunuyor, sanki müezzin mikrofonu yutmuş gibiydi.
Boğuk boğuk içim şişti;
Bir bitse şu ezan dedim Allah affetsin Kimse söylemiyor mu o şahsa yahu hocam; bak sesin yok, makamın yok ve ezan okumak çok mühim, ruhlara dokunacak sesin lâkin sen okuyamıyorsun demek ki kabul et, başka iş güç bulalım sana!
Bizim insanımız işte arkadan okuyamıyor der yüzüne hacım, hocam.
1.nci bölüm