Bağrı can dolu bir yarımadada kimsenin bilmediği bir vadideyim. Sessizlik gökleri inletiyor. Cırcır böcekleri ve türünü bilmediğim onlarca kuşun anlayamadığım canhıraş feryatları sayesinde nefes alışımı duyamıyorum sadece. Toprak hala öfkesini atamamış içinden anladığım kadarıyla. Kıpkırmızı ve alev alev yanıyor çünkü. Burası dağ, taş değil... Et, kemik, can sanki... Elime bir taş parçası alıyorum:
-Haydi sen söyle bana hele. Neler gördün, neler yaşadın? Hangi bilmediğin milletin askerinin botu, çizmesi bastı üzerine ya da adını tek dualarda duyduğun hangi Mehmetçiğin kanına boyandın temmuz güneşinde. Hele deyiver nolur, susma...
Ağaçlar yüksek. İhtişamlı. Toprak onlara iyi bakmış anlaşılan. Esirgememiş bağrındakini onlardan, anasütüyle büyütmüş hepsini tek tek. Buram buram hasret kokusunda sakladığı Anadolu'mun sütüyle...
İleride, ağaçların burcunda masmavi bir derya beliriyor. Yolun bittiği nokta... Mavinin ve yeşilin esrarengiz harmonisi... Deryanın hatrına adımlar hızlanıyor:
- Eh be deniz... Yıllar bir seni eskitemedi. Yine kıpırkıpırsın işte...
Yol eğimli. Yürüyorum ufak adımlarla. Ama sanki deryanın kucağına doğru ağaçların burcundan havalanıp uçuyorum. Bu nasıl bir atmosferdir ey Kadîr-i Mutlak. Sanki sana geliyorum. Yanımda binler, on binler, yüz binlerle... Aldığım her nefes Cennet'ten süzülmüş bir meltem sanki. Arada Sen'in gül kokun da geliyor Sevgili... Yoksa bu yollar seni de mi misafir etti, bu ağaçlar senin soluduğun havayı da mı çekti içine? Yoksa bu kuşların feryadı seni kaybetmelerinden mi? Âh...
Ağaçların arasından kimler izliyor beni bir bilebilsem. Adım atığım şu karış toprak, hangi garip anamın hasretliğini sinesinde saklıyor. Çalılar... Dokunuyorum hepsine bir bir... Ya şu pelitler:
-Rahman seni, kulum yesin diye mi yaratmamış. 6 ay karın doyurmak sana mı kaldı a nebat-ı garip. Kurban olayım sana da seni lokma edip yutana da...
Bu sesler ruhumun sesleri... Bu sesleri sizin sedanız... Anlamak payesine erişemedik o da bizim cürmümüz. Elden gelse de uzansak yanınıza. Lakin cihad-ı ekberden kaçmak da olmazmış ya... Siz koştunuz, düştünüz ve uçtunuz. Koşma sıramız geldi de; ne dizde derman ne gönülde ikrar... Allah sonumuzu hayreyleye... Şimdi deyiverin hele nolur:
- Bize hakkınız helal midir? Helal midir? Helal midir?
...