Serer Zaman

Eşiğinden geçiyorum.. sorma..

yazı resim

prefix = o ns = ""urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /

Bir rüya hayat. Bir gözlemevinden içimize akıtılan. Rüyalarım batağa saplandı. Ve içlerinden geçtiği bir yıldız gibi parıldadım acının yüreğinde bu gece. Bir sel gibi aktı avuçlarıma.
En çok ben işlemiştim oraya.
Titanic’e çarpan buzdağı bana çarpmalıydı, ateşin sarmalandığı başımı serinletmek için. Yetişemeyecektim nerdeyse, zemberek görmemiş bu sağanağı yatıştırmak için yıldızların serinkanlı sükunetine. Bu küskün sadakatin serseri haline bir teselli vermek için.
Eşiğinden geçiyorum.. sorma.. dudaklarımı kıpırdatsam cinayet.. ellerimi çözsem ağırbaşlılık.. insan olmak.. lüzumlu mu bu; ağır yaralılık?
Evet, bu ödülden yana yüreğim.

Neyi yazmaya çalışıyorum? Hepsi sözlerin geçerliği kadar.. gözlerine çizdiğim bu hülya hayatın kendi kadar..
Bir hayalet koştu peşimden.. herkese sustum, kendime kıydığım kadar..
Bir acımak, kanamak, ölmek kadar.. kaybetmek, sonsuza kadar.. bir ağır bilinç, bir daha yaşayamamak kadar.. Bir yalan, kahkahanın yuvarlandığı mutsuzluk kadar..
Bir yazgı..
...
Derya kurumuş.. varlığım harap, bir çöl hayatı.. uzayıp gitmekteydi.
Uzun bir bekleyişti çöl. Bir kayıtsızlık çığırıydı önümde açılan. Hiçbir şeyin hesabını yapmamayı öğrenirdiniz. Bir vuslat ümidi saklayarak dayandığınız yolculuğun adresi hüsran.. sanırdınız. Sanırdınız.
İçimde daha gerçek başka bir şey yoktu**.Bu büyük, kendine sığınmış çölün sahibi büyük Allah’a yemin ederim ki, bir mezar taşı yalnızlığı ile ağladı adım. Bu nalan cihan sıkıştırıp durdu göğsümü hiç durmadan.
Bir dilek kaydı, bir ümit sustu.. birnihal ket vurdu utkuya.. söndü gitti gönlümün ziyası..
...
Bir ürperti,
ruhumda uluyan bir kış rüzgarı.. savrulan kavak yelleri.. ellerim ağlama duvarı..
bir deli makamı..
Bir gecede uçtum dünyanın kollarından, bin gecede yaslandı ruhum, bir anda düştüm umarsız, İrem dağından.
Bir gecede sarsıldı sana verdiğim yanım. Nasırlar birikti yüzümde, gölgelendi ansızın.
Bu çatırdayan kararmış göğü yüzümün, bu tuğyan.. bu darmadağın, serabını kaybetmiş çölün gecesi.. ölesiye üzgün.. bu afet.. özlemimi götürdü, sormadan..
Çok yoruldum bu yaşayamamaktan.
Nereye vardım?
...
Zaman okşayacak derdin iyileşmeyen yaralarını.
Hayat ölüme karşı bir refleks, ölüm hayata karşı. Düşünce bir onda bir diğerinde vuran salıngaç. Nasıl demişti Hesse, “ölememek ile yaşayamamak arasındaki dayanılmaz gerilim”
İşte bu hilkatin garip varlığı!
Bir dilasa? Ne hayal.. umalım, bize uğramasın..
Uykum kaçmış, sesim dalgın..
Gözlerimde biriken zülal, ince tebessümü nihanın.**

Yorumlar

Başa Dön