Sen Diye Ömrüm, Girdiğim O Yazdan Kalan Ağrı

Gece kurtlar iniyormuş şehre. / Yaşayabilmek için ölüme yaklaşmak... / Çaresiz, kapanlara aldırmadan, / aldırmadan dağlardaki / onurlu süzülüşlere. / Bir eczamıdır bu zehirden? / Ayaklarım kanıyor, / ayrılıyorum şehirden

yazı resim

Düşmüşlüğümün farkındadır şehir
üşümüşlüğümün.
Sönen güneşleri zerk edip damarlarıma,
gözlerimi ateşlendiriyor...
Yine aynı ağrıyı bırakıyor ruhuma.

Bacalar tütüyor belli ki sıcak odalar
Umutla açılmak da belki her adım
Kış yalnız kendini soğutmakta.
Bense bir volkanın ağzındayım,
ayın karanlığına kazınmış adım.

Bahar olsaydı, takılır kalırdım,
kadın saçları gibi dallarını eğen söğütlere.
Yaslanıp serin gövdesine,
yaşamı düşlerdim,
seni düşlerdim belki,
hüznü sağıltan,
bir çocuk eli değerdi ellerime.
İnadı görür, durulurdum biraz,
fakir satıcıların gözlerinde.

Yollar hırpalanıyor kışla birlikte,
karla birlikte şehir yağıyor üstümüze.
Ve gizlenemiyorum,
tenimi kavuran ayazdan,
ne kaldı yıllardan bana,
ne kaldı geçtiğimiz o yazdan.
Gece kurtlar iniyormuş şehre.
Yaşayabilmek için ölüme yaklaşmak...
Çaresiz, kapanlara aldırmadan,
aldırmadan dağlardaki
onurlu süzülüşlere.
Bir eczamıdır bu zehirden?
Ayaklarım kanıyor,
ayrılıyorum şehirden.

Belki ayaklanan ve çırpınan,
belki yaşayabilmekten öte,
kuru bir yapraktır ruhum.
Mevsimlere gizlenen,
sevdalarda savrulan...

Şimdi bir yağma yeri,
destursuz girdiğim bahçe.
Rüzgar düştü dallarıma,
kiraz ağaçları devrildi.
Kurumuş güller kaldı ellerimde,
sen diye ömrüm girdiğim o yazdan.

Başa Dön