Sen

cevapsız sorulara dair...

yazı resim

Canım yanıyor ellerin olmayınca...Akşam , gün batımında açmaya çabalayan bir yalnız çiçeksin sen...Sigaramın dumanına karışan yüzün , her zerrede silikleşiyor tıpkı karanlık gecede kaybolan duman gibi...Ve ben her elimi uzattığımda kayboluyor hayalin...Çalan şarkı bizimkisi mi? Bizim hiç şarkımız oldu mu ki? Biz aslında hiç varolduk mu ki? Ben senin dizlerinde yatıp dünyanın ne güzel olduğunu düşündüm mü? Ve sen sessizlikteki huzurumuzu hissettin mi? Ben karanlık gecelerde seni ve anılarımızı düşünüp gülümsedim mi?Ve sen içme dediğin için sigaramı söndürdüm mü? Dört duvar arasında yaşadıklarımız dört duvarın satılmasıyla mı yok oldu? Yoksa ben suçlayacak kimseyi bulamadığım için mi ev sahibine gıcığım? O ev orda kalsaydı biz var olacak mıydık? Yoksa ev ordayken bile biz tükenmiş miydik? Ben sorularla boğuşurken sen zaten cevapları biliyor muydun? Başka bir kadına ait olan bir adamı mı seviyordum ben? Ve O adam bende sevdiği kadını gördüğü için mi yanımdaydı? Kaybolan bir hayali canlandırmak mıydı amacı?

Yoksa ben zaten asla o hayalin yerini bile alamamış mıydım? Öylesine mi gezdi ellerin tenimde? Yoksa ellerin benden zaten çok uzaklarda mıydı? Üçlü bir oyundu da...Ben sadece dublör müydüm? Bana gülümsediğin gibi mi gülümsedin ona? Bana dokunduğun gibi mi dokundun ona da? Yoksa sen bana aslında hiç dokunmadın mı? Ve bu yüzden mi canımı yaktı her dokunuşun? Ben ağlarken yanımda bu yüzden mi olmadın? Ve aslında biz asla " biz" olmadık mı? Ben gitar tellerinde tırnaklarımı kırarken ve bunu sırf sen bana gitarı yakıştırdığın için yaparken , sen gitarınla O 'na mı yazdın şarkılarını? Bana bir kalbim olduğunu gösterdiğin gün aslında o kalbi bir daha bana göstermemek üzere geri mi aldın? Doğum günümde gerçekten doğmak için beklediğim bir tek mesajını bile aslında hiç doğmamış olmamı dilediğin için mi yollamadın? Ve ben hep bekler durumdayken yürüyüp gidişin , Don Juan 'ın ardında bırakmak istediği iz gibi miydi? Hiçbir kadına "öylesine" dokunmadıysan bana " ne " olarak dokundun? 2000 gerçekten şeytanın yılıydı da madem , ne halt etmeye bu seneye de göz dikti...Bir bir paylaşsak ya şeytanla yılları...Ben bir sene alsam , sen bir sene , şeytan takılsa bu arada...Sonra herkes birer sene seçse kendisine...Sen 18. yüzyılda kalırken ben de balon eteğim elimde şemsiyem , atlı bir arabanın camından sana gülümsesem...Millenium gençlere kalsa da biz içimizdeki yaşlı ruhla oralara dönsek...

Sen bana soru soran , ama cevap istemeyen gözlerinle baksan...Gülümsesen...Sonra yeniden sevsen beni...Belki de ilk kez sevsen beni...Daha önce sevmediğin için beni ilk olsa bu kıvılcım...Bu kez sadece dört duvar olmasa bizi gizleyen...Herkese söylesek...Ben artık umut dolu yazılar yazsam..Beni sadece melodramı sevenler okumasa...Aydınlansak...Çoğul olsa aydınlık...Kekelemeden hissetsek...Ve gece uyandığımda boş yastığa dokunmasam...Ellerimi uzattığımda sen yanımda olsan... Kötü düşler gördüğümde sana sarılsam ve beni o canavarlardan korusan..".Hepsi rüyaydı" desen..." Bak ben yanındayım seni korurum" desen , ben de sana inansam...Sahile inip sessiz duran denizde yüzen balonlara ateş etsek ama kimse vurulmasa...Balonlar açmış birer çiçek gibi öylece denizi süsleseler ve balıklar bu duruma hiç aldrımasa...Salak salak yem diye balonlara saldırmasalar... Ben de kendimi balık gibi hissetmesem...Herkes bana seni sormasa artık...Sen kendin söylesen "seni "...Ve ben hep susmak zorunda kalmasam...Sana aşığım desem hatta ben O' na aşığım desem...En geyiği platonik demeseler...Platon bakalım aşkın böyle görülmesine ne diyor? sorsalar Platon ağbime...O' da deseki ki demez ya ; " Aşk lazımdır uşaklarım"..."Sanal manal takılın" dese...Ama " biz " gerçek olsak...Herşey sanalken tek gerçek " biz " olsak...Yollar yürümekle aşınsa...Ben artık sussam...Sen artık çekip gitsen...Her yanda seni görmesem ve seni unutsam...Sana dair yazılar yazacağım diye boynum tutulmasa...Ve sevmiyormuş gibi yapmak zorunda kalmasam...Ve bu yazı artık bitse....

Başa Dön