] ]
Baharla birlikte dünyanın en ünlü çiçekleri kırları ziyaret eder.Öyle ki doğa bile bu şaşkınlığını gizleyemez zaman zaman.Kendini kaybeder o kadar çiçeğin böceğin arasında ve bulutlardan sular akmaya başlar yerli yersiz...
Ben nisan yağmurlarını böyle tarif ediyorum elimde olmadan; Doğanın şaşkınlığı.
İşte kırlara gelen bahar bir de kentlerde vücut buluyor. Kır hayatındaki kadar olmasa da şehirde de tadına varılıyor baharın.
Leylak kokuları, yaseminler, nisan yağmurları...Dünyanın en ünlü çiçekleri balkonları ziyaret ediyor şehirlerde. Yalnız daha az bir istekle...
Ve bu şehrin ortasına, tam meydana bir fil olarak girmek isterim böyle zamanlarda. Bütün insanlığa, doğayı mahvettiklerini anlatmak için tasarlanmış bir düş bendeki... Şehre yapılmış ucuz, gereksiz çimenlere basıp basıp insanların yüreklerindeki sesi kulaklarında uğuldatmaya çalışmak ne kadar harika olurdu..
İnsan yalnızca bir kez gözünün önüne getirse yeter; kocaman kulakları gerektiği zaman gerektiği kadar açılan, orman kralının bile bucak bucak kaçtığı, iri cüssesine rağmen etle beslenemeyen bir canlı...
Belki de doğanın büyüklüğünü gösteren başka bir işarettir bu?
Ne olursa olsan doğanın gökyüzündeki işaretlerinin yeryüzündeki en güzel anlamı bu bence...
Şehrin ortasına bahar günü gelen bir fil...
Şehrin Ortasında Bir Fil Olmak
Biliyor musunuz filler günde yalnızca iki saat uyurmuş... Geri kalan yirmi iki saatte insanları uyandırmalarına ne dersiniz?? Yoksa biz mi fil olsak...