Savunma Mekanizması

..."sistem" güzel günlere dair bir umut insanın beyninde. Onunla uğraşmayı bırakıp aynaya baktığında ve kendini gerçekten görebildiğinde, belki birşeyler işte o gün değişecek! Çünkü sen o gün hatayı İLK KEZ kendinde aramış olacaksın...

yazı resim

“Kahrolsun faşizm, kahrolsun kapitalizm!” nidaları atıyordum. Çok mu yalnız hissediyordum kendimi? Bir ideolojinin parçası olmak mıydı istediğim? Bir bütünü oluşturan parçalardan biri olmak... ama asla kendi başıma bir bütün olamamak. Belki de o kadar cesur olamamak... Bir grubun üyesi olmak mı istiyordum yoksa? Kendimi bir şeylere aitmiş gibi hissediyor sanmak, bunu kendimi bile kandırırcasına, ölümüne başarmak. Dünyayı böyle kurtarabileceğimi, insanlık için iyi bir şey başarabileceğimi mi sanıyordum? Yoksa iz bırakabilme ihtimali miydi aslında tek hayalim? Bu yolda savaş vermesem, üçüncü ligde oynayan mahalle takımı için de verir miydim ki aynı savaşı? Ya peygamberlerin gönderildiği dönemlerde yaşıyor olsam, cihattan cihada koşar, öz kardeşime kılıç çeker miydim ki?

Bu soruları kendime soracak hiç fırsatım olmamıştı ki benim, herhangi bir sistemin parçasıydım çünkü ben. Sisteme doğmuş minik bir bebektim, onunla büyüyen, gelişen. İnsanım ben... kendimden başka varlıkların olduğunu fark etmem işte bu yüzden uzun sürdü.

Düşünüyordum yine “O” geldiğinde; farklı frekanslarda geziyor, ama kendim için özenle yaratılmış dünyamda, sözüm ona- kendi doğrularımla başkalarınınkine taviz vermeden yaşıyordum.

İyi de “O” kim diye soracaksınız elbette. Hoşunuza gideni seçmekte serbestsiniz tabi ama pek çok adı var: peri diyorlar bazıları, bazıları ilham, bazıları aydınlanma, bazıları öz diyor, optimizm hatta pesimizm demekte diretenler de hala var.

Sistem... hep farklı isimlerle var olan ama her zaman birilerine göre yanlış olan sistem... komünizm, kapitalizm, sosyalizm, alkolizm, fetişizm, seksizm, marksizm, fanatizm, şerefsizm bitmek tükenmek bilmeyen -izm’li çıldırtıcı kelime yığınları. Beynime giydirilen deli gömlekleri... Ruhumu esir alan kelepçeler...

Ben içimdeki denizmde boğulurken, O’nu gördüm bir çakıl taşının parlak yüzünde. Bana şunları fısıldadı:

“Sistem her ne olursa olsun sevgilin seni yine terk edecek, bir gün gelecek baban ölecek; dünya başına yıkılacak ama dönmeye devam edecek. İnsan insan oldukça bunu anlamayacak. Hayat hep bir mücadele, hep bir savaş değil mi zaten: kimine göre ne yesem, kimine göre ne giysem savaşı, işte tek fark bu... İnsan sahip olabildikleriyle yetinmek yerine, sahip olamadıklarının peşinden koşmaya devam edecek. Sistem güzel günlere dair bir umut insanın beyninde. Onunla uğraşmayı bırakıp aynaya baktığında ve kendini gerçekten görebildiğinde, belki bir şeyler işte o gün değişecek! Çünkü sen o gün hatayı ilk kez kendinde aramış olacaksın ve işte belki ilk kez o gün insanlığın iyiliği için çabalayan bir “aydınlanmış” olacaksın. İster zengin ol ister fakir, ister güzel ol ister çirkin seninle dalga geçip gülen birileri hep var olacak ve sen sana sevgiyle gülümseyen birilerinin varlığıyla yetinip yoluna devam edeceksin. Bunu başarabilirsen yolun sonuna geldiğinde gerçek seni bulmuş bir sen huzur içinde gerçek sistemin bir parçası olacak ve işte o zaman... bedenin sessizlik içinde uyurken toprak yatağında, yanı başında kırmızı bir gelincik bitecek, tırtıllar dans edecek .”

Başa Dön