Bir sonbahar ikindisi, sahilde, ayaktasın
Şehirden, insanlardan, seslerden uzaktasın
Saçlarını savuruyor derya deniz bir meltem
Yüzlerce tel parçası kaçıyor o gül ensenden
Yarıya kadar batmış ayakların kumlara
Dalgalar devleşiyor vurmadan kayalara
Damlalar doğuyor alaca taşların rahminde
Onlar da birer birer denizden mi kaçıyor ne
Üşüşüyorlar yuva bilip, ılık ayaklarına
Bir üşüme çıkıyor taze bacaklarına
Nerden başlasa kalbin, nasıl anlatsa onu
Uğruna takvimleri nasıl soldurduğunu
İlk kez burada görmüştün içindeki sancıyı
Görür müsün bir daha o hissiz yabancıyı
Büyülemişti seni gözü kirpiği kaşı,
Ruhunu okşamıştı yeşil, ince bakışı
O içten sözleriyle gönlüne ilk teması
Silivermişti birden gönlündeki o pası
Aşka açtı yüreğin, sevdaya muhtaç belki
Sormuştun yüreğine o da sever miydi ki
Adı anılınca bile gönlün şaha kalkardı
Bilal deyince biri içinden aşk akardı
Güzel temennilerle hayli oyalandınız
Gelmezdi aklınıza siz de bir yalandınız
Bir gün sesi yok oldu ardından da nefesi
İçine kalbini koyup kilitledi kafesi
Ah, o tuzlu damlalar gözlerine dizildi
Şu gariban haline dünya devran üzüldü
Attı gitti ruhunu o masmavi sulara
Çaresiz yelken açtı bilinmez ufuklara
Deniz mi dalgalı yoksa gönlündeki derya mı
Ask bir rüya mı yoksa üç beş acı lahza mı?!