Şafak Pavey'den Toplumsal Zihin Bulanıklığının Nüksetmesi

Şafak Pavey ilginç bir anekdot paylaştı: 'Çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemale borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.' dedi. Bu anekdot hem çağdaşlardaki hem de muhafazakarlardaki zihinsel hastalığı ortaya koyan en güzel ifadedir. Gerçi Şafak Pavey'in niyeti böyle bir teşhis ortaya koymak olmasa da özgürlüğü öpüşmeye, dini türbana bağlamanın izdüşümü şu olmuştur: Çağdaşıyla muhafazakarıyla hepimiz hastayız.

yazı resim

Şafak Pavey ilginç bir anekdot paylaştı: 'Çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemale borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.' dedi. Bu anekdot hem çağdaşlardaki hem de muhafazakarlardaki zihinsel hastalığı ortaya koyan en güzel ifadedir. Gerçi Şafak Pavey'in niyeti böyle bir teşhis ortaya koymak olmasa da özgürlüğü öpüşmeye, dini türbana bağlamanın izdüşümü şu olmuştur: Çağdaşıyla muhafazakarıyla hepimiz hastayız.
Hayatı daraltan ne dar sokaklardır ne de evlerin duvarlarıdır. Hayatı daraltan zihinsel darlıktır. Öpüşmeyi çağdaşlık, türbanı dindarlık olarak görmek zihinsel bozukluktur. Toplum olarak bizi bozan da budur. Şafak Pavey aslında toplumsal zihin tutulmasını bilerek değil; bilinçsiz olarak ortaya koymuştur. Zaten toplumsal bilinçaltımızdaki de budur. Bu hastalıklı bilinçaltı dışa vuruldukça din de özgürlük de fikri bozuk insanların dilinde yalınlaşmaya devam edecektir. İşte tehlike budur: Yalınlaşmaktır. Bu yalınlık çağdaşlığı da dindarlığı da sığ bir anlayışa dönüştürmekte ve toplumu dar kafalılığa mahkum etmektedir.
Hani masalın sonunda gökten üç elma düşer ya bizim kafamıza ise sürekli iki elma düşer: Çağdaşlık ile Yobazlık.... Bu yüzden kırık bir kafa yapımız olur. Düşüncelerimiz hep kanar. Çamlıca'daki kız türbanlıdır; ama dindar değildir. Aynı zamanda öpüşüyordur; ama özgür değildir. Bunu o kafası kırıklar anlamaz. Bu masal hiç bitmez. Az gideriz, uz gideriz; fakat bir arpa boyu yol gidemeyiz.
Ayrıca bir film oynatılırken, kitap okusan ne senaryodan haberin olur ne de oynanan oyundan. Bizlere hep masallar okutulurken, toplum olarak bize oynanan oyunları görememekteyiz. Ülkemiz prenslerle ve prenseslerle doldurulurken, birileri çoktan krallığını ilan etmekte ve o krallar sadece kendi başlarını taçlandırmaktalar. Böylelikle demokratlık krala hizmet etmekten öteye gidememektedir. Çağdaşlar ve muhafazakarlar kendi kuyularını kazarken, kralların tekmeleriyle o kuyuya düşmekteler. Krallar halkın yaşam tarzına bakmaz; verdiği vergilere ve ettiği köleliğe bakar. Yani ya çağdaş köleliğe devam ya da yobaz zindanlarda çürümeye devam!

Başa Dön