Sabırtaşı mı?

Sizin sabır taşınız ne kadar dayanıklı?

yazı resim

Nerdeyse üç haftadır çatladığı söylenen sabır taşımız hala bilfiil işine devam ediyor; sabırla sabretmeye yani..Pekii neden? Bekliyoruz…Amerika’yı, Avrupa Birliği üyesi devletleri bekliyoruz.Irak hükümetini bekliyoruz.
Neleri beklemiyoruz ki; Kuzey Irak’ta yatırım yapan şirketlerin bir an önce işlerini yoluna koymasını bekliyoruz.Bush amcamın keyfin yerine gelip elini şöyle bir sallayıp “savulun bre teröristler, rahat bırakın Türkiye’yi” demesini de bekliyoruz.Yeni bir Mustafa Kemal’in çıkıp başa geçmesini memleketi kurtarmasını bekliyoruz.Canlarını verip kanlarını akıtarak şehit olan evlatlarımızın teröristlerin gözüne görünüp manevi güçleriyle onları mahvetmesini bekliyoruz.Erenlerin evliyaların sürece dahil olmasını bekliyoruz.
Tam sırası olduğunu düşündüğüm bir kıssa aktarmak istiyorum. Zamanında Hz.Musa Aleyhiselam, çevresindekilerden birinin peygamber olduğuna inanmayışı sonucunda iddiaya girerler.Adam derki eğer sen peygambersen şu nehrin tersine akmasını sağlarsın.Eğer bunu ben başarırsam sen değilsin, peygamber benim.Bunun üzerine Hz. Musa Allah’ın desteğine inanarak tamam der.Emindir çünkü kendisini bu müşkülattan kurtaracağına.Nitekim gider evine yatar.Ertesi gün akşam buluşurlar.Allah’a dua eder, nehri tersine akıtması için ama değişiklik olmaz.Adama sıra gelmiştir, ertesi günü akşama kadar da o çalışacaktır ve adam hiç durmadan nehir yatağını tersine doğru kazar, kazar, kazar…Süre bitiminde Hz. Musa gelir bakar ki nehir tersine doğru akıyor.İsyan eder.”Nasıl olur?Ben senin peygamberinim ve duamı kabul etmeyip bu adamın nehri tersine akıtmasını sağlıyorsun.”Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurur: “Ya Musa! Sen bana dua ettin ve dilekte bulundun ama bu dileğinin olması için hiç uğraşmadın.Diğer adam ise hem dua etti hem de durmadan çalıştı.Söyle şimdi; hanginiz yardımı gerçekten hak ediyor?”
Samimiyetlerinden zerre şüphe etmediğim halkımız her dem dua ediyor terör belasından kurtulmak için.Ama sadece dua yeterli mi?
Hisseye gelince; taşın altına elini koymazsan , kimse gelip senin için; kara kaşın, kara gözün için taşı ortadan kaldırmıyor.Uğraşacaksın; taşın altında elin de kalsa boynunda ilmek olmadan yaşayacaksın.Değmez mi?
Ayrıca bağımsızlık karşılığı hangi hesap kabul edilebilir? Ne kadar para için bağımsızlık feda edilebilir? Hem bu da farklı bir kölelik değil midir?Yani paraya kölelik…Büyük devletler güya; yani sermaye devletlerden höd diyecekler diye ödümüz patlıyor.Bu durumda hangi bağımsızlıktan söz edeceğiz? Köleliğin birbirinden farklı yüzleriyle yaşıyoruz.
Komşumuzdan gelip canımızı ciğerimizi yakacak, fidanlarımızı kıracak, ümüğümüze çökecekler ama biz el gün ne der diye elimiz kolumuz bağlı yutkunacağız.Öyleyse bağımsızlık nerde?
Tam bağımsızlık ilkemize ne oldu?Bu vatan bizim, bu memleket bizim, bu canlar bizim,bu ölen-yiten- yetim kalan bebeler bizim.Bush amcam hangisinin acısını ciğerinde hissedebilir?
Bırakalım ekonomimiz dünyanın en büyük yirmi ekonomisinden biri olmasın, İMF’den Dünya Bankası’dan alınan borçlarla ereceğimiz refahı istemiyoruz.Daha yoksul olalım, kendi yağımızla kavrulalım ama canlarımızı alamasınlar, ciğerlerimizi dağlayamasınlar, fidanlarımızı kıramasınlar, YETER…
Sabır taşı da çatlamakla kalmasın artık, patlasın da ne olacaksa olsun! Kalbimize sokulan bu zehirli hançeri söküp atalım hep birlikte…
Sağlıcakla NALAN… 8.11.2007

Başa Dön