Ruhumu İzliyor Ölü

yazı resim

Mezar Taşıma Dağladığın Haç Durulsun!
Varsın Bu Adama Öl'üm vurulsun.

Çoktan ölümsüzler ve çoktan ölümlülere örnek bir kadın ve ölümsüzlere şuuru kapalı tüketici aletler var olacak az sonra bu cümlelerde , ve yazıldığı için elbet ulaşacaklar buraya..ulaştılar bakınız.Çoktan ölümsüzler tanrılar oluyorlar , çoktan ölümlüler farkındalığı açık piyonlar , ölümsüzlere şuuru kapalı tüketiciler ise “gerçek var “ marka kıyafetler giyen diğer piyonlar , hepsi ölümsüzlerinin oyun tablosunda şah mat duruşlardalar..ve her oyun bitiminde taşlar karımında , reenkarne dizimlerde..renkleri var , dokuları , oyulmuş el yapımı gözleri , yeleleri..bazen boyası dökülen yerleri , kavgalarda fırlatıp duvarlara mığlanan derileri.Taşa şahlığını ne anlatacak diyenleri , ve tarihleri..piyonlar giysilerle konuşsun demeyecek kurallar. kumaşlıktan söz açılmayacak. Anlatılmasın diye var olacak hepsi , sus olsun diye bu uğultu , susu bastırsın diye birileri.Herşeyin ardında başka bir farkındasızlık var. Yalnızlığını unutmaya çalıştıkça bakteriler bölünüp boğuşlara , mikroplar tanrılara , tanrılar şuurlara , çoktan ölümlüler aşklara karışıp akışacaklar. Sus olsun diye , sus bastırılsın diye.
Ve herşey bir kendini unutma eylemi -aslında.

The end yazmaz beklediğimiz gibi.

Ve ben ,tablodaki yerini kuran simsar bedenden ne var ne yok tek bir yazıda yakacağım !

kadının ruhunu izliyor , kuytularda duruyorlar . Takip sezgisel düşüyor zihnine..maddeden çoktur duyumu diye -ölmeyenler daha çok şey biliyor- alçak ruhlar bilmez ama herkes işitir , herkese düzeysizler de dahildir.Bazı canlılar gerçek ölümsüzlere yüzyıllardır zevkten devrik cücedir.
azlara kaçak yapar kadın..inadına sönecek mecbur , ama direnecek de , direnirken yakacak herşeyi dizelerde , bıkmayın ve korkmayın da aymazlıktan , hafileyecek neticede , ucuzlaştıkça anlaşılır olacak bu çıkma dökük şiir de .tanrılar düşecek , gerçek giysili piyonlardan söz edilmeyecek , bu şiir ikimiz için kendinden geçecek , damağınıza takılsın da dilinizle yoklayın diye..

zeminde kabahatiyle çiftleşen dişiye ne yapılsa? Masal kurulsa anlatılsa , katmanlar kenara bırakılmış bir zaman evvel nasılsa , tanrılar ve dinler , boyut neyse aşka karışılmış , etrafta en verimli buna rastlanmış , bu aşkın sonu bugün tüm piyonlara hitaben düşük düzeyler giysisi ile yazılmış..

doğru adama yanlış kadın tapılmış.

erkek iki bacağı üzerinde ufuklara duruyor gücüyle
yumuşak değil “other side” dişi gidişine
kovan o çünkü
üzgünüz bayan! penisinde size yer kalmamış
ha unutmadan “aklınız organın gölgesine resmen takılmış!”
elbet gururuyla
doğru adam o
siz fena halde yanlışsınız
pul pul lütüflar döküyor iskoç eteğinden daha kızgın olmak için , kızdıkça yağa banmak için , yüzlerce kısrak çevreledi onu , beygir gücüne erişecek ve dişiyi fena halde tepecek
aptal çünkü dişi
söylemişti başta
ama zamanla karıştırıldı tanrıçalarla

dişi dili
dişi söze eklenen kuzu gözü

en çokta sözü vahiylendi kutucuklara

yerde yatacak şimdi
kabahatiyle çifleşecek
acı yaratımlar gibi
kanamasından geçecek

başa dön hikaye
bölüm bir
bölüm bir
böl ben değil kendidir

bir ev vardı önceden
bir dil bahçesi
bu iki şair bahçeye gelir giderdi
(cinsiyet ayrımı o günlerde iyi birşeydi)

erkek :
gemiler itip bahçesine bir liman kurardı rengarenk
gemici oğlanların aşklarını yazdığı günceleri kamaralara bırakır
hasret çeken kadınlardan kokan mürekkebi
güvertelere salar
düşsel şehrine özenle ruh bağışlardı
iskeleden geceye yorgun bacaklarını sarkıtır
kadınını düşler
memelerini limanın göğüne dizer
küçük elleriyle sever
üzerine sigarasını içer
giderken köşeye bir şiir yakardı

kadın :
yalınayak gelirdi bahçeye
çiçekli suda yıkanmış düğmeli uzun elbise
parmakları heyecan şekillerde kıvırır
limanı gezerdi delice
sonra külleri bulur
kağıda doldurur sözleri yavaşça yutkunur
aşka tutulur tutulur tutulurdu..
ardından gemileri bir bir dışarı çıkartır
iskeleyi ,
limanı söker
yıldızların arasından memelerini alır yerlerine utan yanaklarla..
denizi katlayıp göğsüne saklardı
sonra gölgesinde kürtaj edilmiş resim bedenli kızı
sırtından sıyırır
dekoruna bakardı
elverişli noktaları tespitler
dişlerinde büyüyen ıslak ağaçları bir bir koparıp
minyatür bir orman kurar,
dev sarı papatyalar ..
Annesinin farkındalığı kadardı
tanıdık sözcükleri sezgiyle kumlara
“niliüfeeer”
“orjan”
“civcivler civcivlensinler “
yazılı paranoyaları poşetler
bilmeden geçmişine bakınırdı
şiir yazmamıştı , hiç
mısrayı isminden çalıp
kendiliğinden şairi sevsin diye bu Öl kadını
giderken köşeye o da bir şiir yakardı

izler ..
izciler gerektirdi
ve böylece atlayıp durdular
birbirlerine düşler kurdular..
erkek bir bebek yüz
koyu beresinde çökük bekleme
kıkırdayan veletlerden çalıntı bir gülüş ile
ve hayli piçte! alevlerde
kadın bir o kadar
kalçalarını yaydı iyice
eti duyulsun diye
“en parlak yıldız içimde “ dedi veletten çalıntı cesaretle
rakun merakı
bilinçaltı deşme hobilerinde
şiiri öğrendi
ama niye?
şiir şiire benzemesin hiç..

Tanrılardan biri kazanır.

Taşları tablodan dışarı topladı malup olan
Yeşil çuhada sallayıp kardı

Çuhada kuru bir çeşme ve gecede bekleyen park vardı
Tanrılara göre şairler taştan ve acımazdı.
Duyulmazdı.

Değdiler birbirlerine.

Zaman kendinden habersiz.
Yitik.
Bir karma anına sığıp
Çuhada parka koştular ruhları el ele.
Bahçelerine benzesin diye mumlar koydu erkek , camlarla çevirip
Ateşe yan buyurdu
Cücelere emlak girişimi..anlık meslek seçimi
Dişi unuttu gerçeği
Gözüne düşlerin sağırlığı indi
Kızıl saçlı mavi gözlünün çantasını yanlış yerde deşti
Örgütler
Karı satan herifler
Götünü satan yeniklerle haberleşti
Ses gelmedi

Sonra dişinin yüzü bir sarılmadan
Iki sarılmadan
Üç artık sarılarak
Dört boynuna kaçarak
Soğukta
Nefret bir kütlenin ucunda
Maymunlar cennetine uykuya geçti..

Erkek günün gerçeğini fırından çekti
Yer misin
Sıcak mı diyerek dişiye öyle bir dizeledi
Öyle bir dizeledi ki

“ ve seviyorum ikinizi “
dişi hak görmeyerek
bedenini çöle çekti

çuhanın uzak ucuna vurumda
daha yeşildi
yeşil bulandırdı içini de
yalanlar dizdi
marifettir
ve dönmek istemem o eve zannetti
yalancılığı hiç güç vermedi
tanrının parmağına değdi de
kendine geldi

o ara
bir melek uçuyordu
ve yazıktı melekten kıyımlara kendine söyleniyordu
kutsal metin sus olsun diye sus bastırılsın diye konuşmuyordu.kendini unutma eylemi içi hatırlatıyordu..

dişi bir hortum alıp yıkadı içini
sonra döndü erkeğe
sıyrılmış kir utançtan aşka diz çöktü , yalvarmalar yakarmalar çuhadan taş sesi sanılıyordu
şairler taştandı acımazdı , duyulmuyordu..

Ve yenik şevkle çıkartıp dizdi şairleri yeni düşlerine.

Rövanş.
Şaşırdılar , karılmak bir miktar bulantı yarattı , temiz hava için çıkıp mor çimenlere uzandılar. Kadının aşkı , erkeğin bölmeleri vardı..Oksijen çarptı ve kafa yaptı..Bu kadar mı salaklar? Değil ikisi değil , aşık olan aptaldı.Bir zarar verme isteğinde erkek tanrıları düşürüp evi yaktı , ateşleri gören kadın koşup bahçede bir çukura saklandı..sırtındaki kürtaj edilmiş resim , sıyrıldığı bahçeden kalkıp bir hayvana maddelendi.. yüz değiştirmek iyi geldi de bu sevgisize , defolu hayvan aşkına ilk burada saldırdı , tahmininden daha büyük bir parçayı baldırından kopartıp aldı..yanmadı ama yanıyorum sandı , topraktan kafasını uzattığında evin cesedi sıcaktı , çıktı şiirleri toplayıp sakladı , erkek karşı patikada çoktan yoldaydı..yanan baldırına merhem olsun diye organlar yazıp kağıda mürekkebi yaraya bastı..hala evindeydi..ev artık kadının içindeydi ve kadının içi çatı özleminde , göğün sesi hayli ürkütücü geldi..güvensiz hayvan yıldırımdan korkup sahip şiirleri toplarken evin bodrumuna , kara bir merdivene gizlendi! Ve küllerle beslendi..yeterince katran doldurunca midesine kadını gafil avlasın diye..

Merdivende kurttan inledi
Kadın ne dedi?
Kadın ne dedi?
Tanrım!
Kadın ne dedi?
O dil
O dil ölseydi

Erkek gürledi.Ve gitti.

Yabancılar geldi.
Yarı kapandı bilinci ,
aktı gözleri o dueti ,
içinde durdu ,
üstünde kurtu ..
ölü bir canı çekişiyordu

Fırtına döl savruldu ,
Kendi kuduzu öl’ ü oldu.

Fulya Engin

Başa Dön