İngiliz halkının çok sevdiği, dikkate değer bulduğu ve en çok ziyaret ettiği tablolardan biridir Portrait of May Sartoris
Tabloyu ilk kez bir kardeşim paylaştığında ilgimi çekmişti. 1830-1896 yılları arasında yaşamış olan ve Sir Frederic Leighton olarak adını öğrendiğim İngiliz ressam ve heykeltıraşın yaptığı bu tablo ile ilgili bilgi edinmek için araştırma yapma gereksinimi hissettim. Çünkü bu tabloda beni derinlere çeken garip bir hüzün ve çaresizlik gizliydi
Sir, Leightonnun birçok eseri var, hepsini de tek tek inceledim diyebilirim. Fakat Portrait of May sartoris isimli bu tablonun derinlerime işleyen görüntüsü tabloda kullanılan imajlar, derin tarihsellik ilk bakışta gözüme ehh işte tipik ingiliz klasik dokunuşu gibi mırıldanmama yol açsa da, o elle tutamadığımız soyut hüznün insana; hele beni araştır da gör sen günü dedirten duruşu, üçüncü ve dikkatli bakışta artık insanı derin bir düşüncenin dehlizine çeken akademik tarzı ile birlikte tablonun tamamındaki betimlemelerin birbirine bağlı hali aklımı başımdan aldı
Evet bu tablodan bir sinema filmi çıkartabilirim. Şaka değil, kullanılan renkler, yerleştirilen objeler, insana hissettirdiği o garip çaresizlik ve hüzün halinin bir kadın yüzüne yansımasından ortaya bir yerlinin dramatik hayatının özeti çıkartılabilir düşünüyorum
Tablodaki kızımız henüz 15 yaşlarında iken tasvir edilmiş. Hemen arkasındaki kırılıp yere düşmüş ağaç kızın o mahzun yüzünde zaman ile ölüm arasındaki en belirgin bağlantı gibi duruyor. Hatta kırmızı fularında ki o dramatikliği, yüzündeki ince düşünceli halini kocaman şapkası bile örtememiş
Tabloda kızın arkasında belirgin bir şekilde göze çarpan: dört ayak, bir eyer onun bir hayatı olduğunu, çocukluğundan beri kırılgan bir yapısının olduğu, güzelliğinin de sonsuza dek sürmeyeceğini görebilen ve bunu hatırlatmak için bir akarsu kenarının seçilmiş olması kesinlikle tesadüf değil
Kız için seçilen binici kıyafeti, onun sanata, resme, heykele, tiyatroya olan ilgisini; farklı giyinmeyi, süslenmeyi, fark edilmeyi ve sevilmeyi önemsediğini gösteriyor Kızın sol elindeki binicilik aksesuarı bile tabloda rast gele yapılmamış. Öyle ki binicilik kıyafeti ile tam bir uyum içinde olan kızın bu tabloda tek eksiği var o da bir at
Peki at nedir? At her dönem bir insanın en yakın arkadaşı, uzak yolları yakın eden, hasretleri bitiren, dosta götüren her zamanın ve tarihin vazgeçilmez taşıtlarından biridir
Hatta at; insana en çok benzeyen, insana en sadık ve gerçekten söylenileni anlayan, duyguları olan bir insan olarak da tasvir de edilmiş de olabilir bu tabloda
Yani, kızın istediği yere gitmek için hazır bekleyişi, ancak isteyip de gidememesi için bu tabloda atın çizilmemesi tablonun düşsel sunumuna anlam üzerine, anlamlar yüklemiş. Bir akarsu kenarında baştan aşağıya kadar bir atla geldiğini tasvir eden ressamın atı oraya koymamasını ben başka şekilde düşünemedim açıkçası
Her ne ise, tablodaki kızın ay gibi yüzüne, gözlerinde ki düşünceli ve kederli bakışı, hatta çaresizliğini ve mahcubiyetini gösteren eğik duruşu insanı bir çıkmaza ve hüzne boğuyor
Selamlarımla